Aksi Kanıtlanmadıkça Herkes Suçludur!

Stok Kodu:
9789944126304
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
302
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
4.20
3.36
9789944126304
74363
Aksi Kanıtlanmadıkça Herkes Suçludur!
Aksi Kanıtlanmadıkça Herkes Suçludur!
3.36
Ya nüfus cüzdanlarındaki din hanesi değişikliği iktidar başkasındayken yapılsaydı ne olurdu bu ülkede' Cuma hutbelerinden sonra kaç şehirde kaç bin insan tekbir eşliğinde sokakları aşındırır, en büyük kalabalığı toplamayı beceren kaç provokatör mitingden sonra "asfalt ağladı be," diye kıs kıs gülerdi merak ediyorum. Elin Newtonu, kafasına ağaçtan düşen elmaya bakıp yerçekimi kanunlarını keşfederken, bizim Nasrettin Hocamız aynı yerde kafasına düşen elmaya bakıp, "ulan ya düşen kabak olsaydı" diyor ve biz salakça gülüyoruz bu espriye. Bir tarafta her kapıyı açan düz anahtar AB kimliği, diğer taraftan Papua Yeni Ginenin bile vize uyguladığı ve ülke girişlerinde "siyahi görevlilerin dahi zenci muamelesi yaptığı bizim kimlikler". Şimdi Kıbrıslılara "gelin bizim kimlikleri alın" diyoruz. Rumlar da "keyfiniz bilir ama şurada AB kimliği var isteyene veriyoruz" diyecekler. Sizce Kıbrıslılar ne yapacak' "Karizmanın yediği çiziğin boyutlarını" görmek isteyenlerin "yanaktan makas aldığı anda" Ali ŞENin yüzündeki ifadeye bakması yeterliydi. Ali ŞENin pek renkli olduğunu düşündüğüm hayatındaki, "en şiddetli kadınsız orgazmını" yaşadığı bu basın toplantısından geriye, kalın ve keskin hatlarla çizilmiş bir karizma kaldı. "Görünen köy kılavuz istemez" diyen atalar, yükselen dolar ve faizle hazinenin iç borçlanma ihalesinin yakınlığı arasındaki ilişkiye bakıp "görünen şu ki yine don gömlek kalacaksınız" derlerdi muhtemelen Amerikan postalını diliyle parlatmayı temel ilke edinen medyamızın önemli bir bölümü, olayın daha çok "çukur" boyutuyla ilgilendiler. Televizyonlarda gazetelerde ana haber olarak geçen Saddam haberinin başı da, sonu da çukurdu. Bir ara galiba bunlar çukurun fotoğrafını tişörtlere basıp promosyon olarak dağıtacaklar.. diye düşündüm.
Ya nüfus cüzdanlarındaki din hanesi değişikliği iktidar başkasındayken yapılsaydı ne olurdu bu ülkede' Cuma hutbelerinden sonra kaç şehirde kaç bin insan tekbir eşliğinde sokakları aşındırır, en büyük kalabalığı toplamayı beceren kaç provokatör mitingden sonra "asfalt ağladı be," diye kıs kıs gülerdi merak ediyorum. Elin Newtonu, kafasına ağaçtan düşen elmaya bakıp yerçekimi kanunlarını keşfederken, bizim Nasrettin Hocamız aynı yerde kafasına düşen elmaya bakıp, "ulan ya düşen kabak olsaydı" diyor ve biz salakça gülüyoruz bu espriye. Bir tarafta her kapıyı açan düz anahtar AB kimliği, diğer taraftan Papua Yeni Ginenin bile vize uyguladığı ve ülke girişlerinde "siyahi görevlilerin dahi zenci muamelesi yaptığı bizim kimlikler". Şimdi Kıbrıslılara "gelin bizim kimlikleri alın" diyoruz. Rumlar da "keyfiniz bilir ama şurada AB kimliği var isteyene veriyoruz" diyecekler. Sizce Kıbrıslılar ne yapacak' "Karizmanın yediği çiziğin boyutlarını" görmek isteyenlerin "yanaktan makas aldığı anda" Ali ŞENin yüzündeki ifadeye bakması yeterliydi. Ali ŞENin pek renkli olduğunu düşündüğüm hayatındaki, "en şiddetli kadınsız orgazmını" yaşadığı bu basın toplantısından geriye, kalın ve keskin hatlarla çizilmiş bir karizma kaldı. "Görünen köy kılavuz istemez" diyen atalar, yükselen dolar ve faizle hazinenin iç borçlanma ihalesinin yakınlığı arasındaki ilişkiye bakıp "görünen şu ki yine don gömlek kalacaksınız" derlerdi muhtemelen Amerikan postalını diliyle parlatmayı temel ilke edinen medyamızın önemli bir bölümü, olayın daha çok "çukur" boyutuyla ilgilendiler. Televizyonlarda gazetelerde ana haber olarak geçen Saddam haberinin başı da, sonu da çukurdu. Bir ara galiba bunlar çukurun fotoğrafını tişörtlere basıp promosyon olarak dağıtacaklar.. diye düşündüm.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat