Avrupa Birliği'nin Yönetsel Yapısı ve Türkiye

Stok Kodu:
9786055633332
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
216
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-10
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
7.20
5.76
9786055633332
113707
Avrupa Birliği'nin Yönetsel Yapısı ve Türkiye
Avrupa Birliği'nin Yönetsel Yapısı ve Türkiye
5.76
Bu eserde Avrupa Birliğinin yönetsel yapısı ve işleyişi ele alınacak olup, bu çerçevede Avrupa Birliğinin başlıca organları olan, Bakanlar Konseyi, Komisyon, Adalet Divanı ve Avrupa Parlamentosu gibi kurumsal yapılar ekseninde bir inceleme yapılacaktır. Kavramsal çerçeve üzerinde yoğunlaşmadan: Tarihi gelişim ve Türkiye, Birliğin Kurumsal Yapısı ve İşleyiş, Türkiyenin uyumu gibi dört ana başlık altında konular ele alınacaktır. Yaklaşık -500- milyon nüfuslu, -22- resmi dilin konuşulduğu, -27- üye devletten oluşan Avrupa Birliğinin yönetsel yapısı, işleyişi ve Türkiyenin müzakere süreci de ele alınacaktır. İlk başlarda 1957 Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu -AET-, boyutunda sadece ekonomik konularla sınırlı bir yapıdan Avrupanın sosyal, siyasal ve yönetsel yapısına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan AB süreci ve Avrupa Birliğinin yönetsel yapısının Türkiye ile ne ölçüde bağdaşabileceği ya da yönetsel uyumunun nasıl olabileceği de incelenmiştir. Temelleri 19 yüzyıla kadar uzanan birleşik Avrupa fikri, İkinci Dünya Savaşının sona ermesinin ardından, çoğulcu demokrasi ile yönetilen Batı Avrupa ülkelerinde yoğun bir şekilde gündeme gir-miştir. En azından Batı Avrupa da yeni bir Avrupa düzeni kurma fikri, Avrupa çok ağır bir savaş ile tamamen çöktükten sonra ivme kazanabildi. Batı Avrupa ülkelerinin öncülüğünde 1957 de Roma Antlaşmasıyla kurulan, Avrupa Birliği, ilk başlarda Ortak Pazar ya da Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak adlandırılmıştı. Üye ülkelerde yaşam düzeyinin yükseltilmesi, dengeli büyümenin sağlanması ve uzun vadede Avrupa Birleşik Devletlerine götürecek siyasal bir birliğin sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla ilk hareket noktası başlatılmıştır. Bu doğrultuda, ortak gümrük tarifeleri saptanması, üye ülkeler arasında sermaye ve işgücünün özgür dolaşımı, ortak tarım ve ulaştırma politikalarının geliştirilmesi, üye ülkelerin ödemeler dengesindeki bozuklukların giderilmesi, istihdam olanaklarının arttırılması ve yaşam standartlarının yükseltilmesi hedeflenmekteydi. Ortak para birimi Euro 1 Ocak 2002 itibarı ile yürürlüğe girmiştir. Birlik ilerleyen dönemlerde doğuya Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya ve Güneye Kıbrıs Rum Kesimini de üyeliğe kabul etmiştir. Bu süreçte Türkiye Avrupa Birliğine üyelik başvurusunun kabulünden dolayı mutluluk duyarken 13 Aralık 1995 günü imzalanan anlaşma sonrasında 96 yılından itibaren Gümrük Birliğine girişimiz kabul edilmiştir. Gümrük birliği anlaşmasının imzalanmasından 3 gün sonra 16 Aralık 1995 tarihinde gerçekleştirilen Madrid zirvesine 10 doğu Avrupa ülkesi ile birlikte Kıbrıs Rum Kesiminin davet edilmiş olmasına rağmen Türkiyenin toplantıya çağrılmayışı, ABnin Türkiyeyi gümrük birliği ile yatıştırma niyetini göstergesi olarak yorumlanmıştır. Günümüzde özellikle Fransa da Nicolas Sorkozinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, Türkiye için Akdeniz eksenin de bir birliktelik ya da imtiyazlı ortaklık gibi söylemler ile dile getirilerek Türkiyenin AB üyeliği konusunda AB içerisinde görüş ayrılıkları adı konularak dile getirilmeye başlanmıştır.
Bu eserde Avrupa Birliğinin yönetsel yapısı ve işleyişi ele alınacak olup, bu çerçevede Avrupa Birliğinin başlıca organları olan, Bakanlar Konseyi, Komisyon, Adalet Divanı ve Avrupa Parlamentosu gibi kurumsal yapılar ekseninde bir inceleme yapılacaktır. Kavramsal çerçeve üzerinde yoğunlaşmadan: Tarihi gelişim ve Türkiye, Birliğin Kurumsal Yapısı ve İşleyiş, Türkiyenin uyumu gibi dört ana başlık altında konular ele alınacaktır. Yaklaşık -500- milyon nüfuslu, -22- resmi dilin konuşulduğu, -27- üye devletten oluşan Avrupa Birliğinin yönetsel yapısı, işleyişi ve Türkiyenin müzakere süreci de ele alınacaktır. İlk başlarda 1957 Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu -AET-, boyutunda sadece ekonomik konularla sınırlı bir yapıdan Avrupanın sosyal, siyasal ve yönetsel yapısına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan AB süreci ve Avrupa Birliğinin yönetsel yapısının Türkiye ile ne ölçüde bağdaşabileceği ya da yönetsel uyumunun nasıl olabileceği de incelenmiştir. Temelleri 19 yüzyıla kadar uzanan birleşik Avrupa fikri, İkinci Dünya Savaşının sona ermesinin ardından, çoğulcu demokrasi ile yönetilen Batı Avrupa ülkelerinde yoğun bir şekilde gündeme gir-miştir. En azından Batı Avrupa da yeni bir Avrupa düzeni kurma fikri, Avrupa çok ağır bir savaş ile tamamen çöktükten sonra ivme kazanabildi. Batı Avrupa ülkelerinin öncülüğünde 1957 de Roma Antlaşmasıyla kurulan, Avrupa Birliği, ilk başlarda Ortak Pazar ya da Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak adlandırılmıştı. Üye ülkelerde yaşam düzeyinin yükseltilmesi, dengeli büyümenin sağlanması ve uzun vadede Avrupa Birleşik Devletlerine götürecek siyasal bir birliğin sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla ilk hareket noktası başlatılmıştır. Bu doğrultuda, ortak gümrük tarifeleri saptanması, üye ülkeler arasında sermaye ve işgücünün özgür dolaşımı, ortak tarım ve ulaştırma politikalarının geliştirilmesi, üye ülkelerin ödemeler dengesindeki bozuklukların giderilmesi, istihdam olanaklarının arttırılması ve yaşam standartlarının yükseltilmesi hedeflenmekteydi. Ortak para birimi Euro 1 Ocak 2002 itibarı ile yürürlüğe girmiştir. Birlik ilerleyen dönemlerde doğuya Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya ve Güneye Kıbrıs Rum Kesimini de üyeliğe kabul etmiştir. Bu süreçte Türkiye Avrupa Birliğine üyelik başvurusunun kabulünden dolayı mutluluk duyarken 13 Aralık 1995 günü imzalanan anlaşma sonrasında 96 yılından itibaren Gümrük Birliğine girişimiz kabul edilmiştir. Gümrük birliği anlaşmasının imzalanmasından 3 gün sonra 16 Aralık 1995 tarihinde gerçekleştirilen Madrid zirvesine 10 doğu Avrupa ülkesi ile birlikte Kıbrıs Rum Kesiminin davet edilmiş olmasına rağmen Türkiyenin toplantıya çağrılmayışı, ABnin Türkiyeyi gümrük birliği ile yatıştırma niyetini göstergesi olarak yorumlanmıştır. Günümüzde özellikle Fransa da Nicolas Sorkozinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, Türkiye için Akdeniz eksenin de bir birliktelik ya da imtiyazlı ortaklık gibi söylemler ile dile getirilerek Türkiyenin AB üyeliği konusunda AB içerisinde görüş ayrılıkları adı konularak dile getirilmeye başlanmıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat