Aydın Karacasulu Bir Uşşaki Yemez-Zade Süleyman Rüşdi

Stok Kodu:
9786050685053
Boyut:
160-240
Sayfa Sayısı:
272
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-10
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap kağıdı
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
19.50
15.60
9786050685053
510585
Aydın Karacasulu Bir Uşşaki Yemez-Zade Süleyman Rüşdi
Aydın Karacasulu Bir Uşşaki Yemez-Zade Süleyman Rüşdi
15.6
Aşk ile sarmaşık arasında pek yakın bir alaka vardır. Bu, hem anlam yönünden hem de fiiliyatta böyledir. Zira sarmaşık, aşkına râm ettiği nesneyi sarıp sarmalar. Onu o kadar çok sarar ki belli bir zaman sonra artık ikisi birbirinden ayırt edilemez olur. İkilik ortadan kalkar, tek bir cisme, tek bir bedene dönüşür. Aşk vahdeti gerçekleşir. Ormanlarda bir sarmaşığın esiri olmuş, bütün gövdesi ve dalları bir sarmaşık tarafından sarılmış ve öylece kuruyup gitmiş, kendisini sevgilide yok etmiş ağaçlar görmek pekala mümkündür. Bazen bir sarmaşık tohumu, tıpkı gönle düşen aşk tohumu gibi, bir bahçeye düşer. Aşkın vücûdu ele geçirişi gibi, sarmaşık da bahçeyi tümden sarar, sarmalar. Artık sarmaşığın sardığı bahçede görülen tek varlık sarmaşıktır. Sarmaşık bahçede aşk istilâsı gerçekleştirmiş, bahçedeki tüm varlıkları esareti altına almıştır.
karaktere sahip olan, gönül ehli Anadolu insanın manevîdünyasına hitap etmiş, pek çoğu sadık birerâşık olarak Uşşâkîlik yoluna girivermiştir. Bu yolda nice yol erleri, aşkın yolunu çizmiş, Uşşâkîliğe yön vermişlerdir.
Biz de elinizdeki bu kitapta aşkı terennüm eden bir Hak dostunun, Karacasulu Yemez-zâde Süleyman Rüşdî'nin hayatını, eserlerini ve şahsiyetini, kendi eserlerini merkeze alarak ortaya koymaya çalıştık. Onun şiirlerini topladığıDîvân'ı ve mesnevîtarzında kaleme aldığıTercüme-i Kitâb-ı Pend-i Attâr'ı biliniyordu. Ancak bu iki eserinden başka irili ufaklı daha birçok eseri bulunmakta idi. Hatta bu eserleri bir mecmûada toplanmıştı. Fakat daha önceki çalışmalarda bu eserlerinden bahsedilmemişti. Biz bu çalışmada; hem bu eserleri ortaya koyarak okuyucunun istifadesine sunmayı hem de eserleri üzerinden bir şahsiyet analizi yapmayı hedefledik. Bu bağlamda çalışmamızın üçüncü kısmını oluşturan ve eserleri transkripsiyonlu olarak Latin alfabesine aktardığımız bölümeMecmûa-i Rüşdîadını verdik. Eser böyle bir başlık taşımasa da, gelenekte bu tür eserlerin mecmûa olarak isimlendirilmesinden dolayı böyle bir yola gittik. Böylece aşk yolcularına, bu zorlu yolculukta, bir bardak soğuk su ikram ettik. Kabul buyrula efendim.
Aşk ile sarmaşık arasında pek yakın bir alaka vardır. Bu, hem anlam yönünden hem de fiiliyatta böyledir. Zira sarmaşık, aşkına râm ettiği nesneyi sarıp sarmalar. Onu o kadar çok sarar ki belli bir zaman sonra artık ikisi birbirinden ayırt edilemez olur. İkilik ortadan kalkar, tek bir cisme, tek bir bedene dönüşür. Aşk vahdeti gerçekleşir. Ormanlarda bir sarmaşığın esiri olmuş, bütün gövdesi ve dalları bir sarmaşık tarafından sarılmış ve öylece kuruyup gitmiş, kendisini sevgilide yok etmiş ağaçlar görmek pekala mümkündür. Bazen bir sarmaşık tohumu, tıpkı gönle düşen aşk tohumu gibi, bir bahçeye düşer. Aşkın vücûdu ele geçirişi gibi, sarmaşık da bahçeyi tümden sarar, sarmalar. Artık sarmaşığın sardığı bahçede görülen tek varlık sarmaşıktır. Sarmaşık bahçede aşk istilâsı gerçekleştirmiş, bahçedeki tüm varlıkları esareti altına almıştır.
karaktere sahip olan, gönül ehli Anadolu insanın manevîdünyasına hitap etmiş, pek çoğu sadık birerâşık olarak Uşşâkîlik yoluna girivermiştir. Bu yolda nice yol erleri, aşkın yolunu çizmiş, Uşşâkîliğe yön vermişlerdir.
Biz de elinizdeki bu kitapta aşkı terennüm eden bir Hak dostunun, Karacasulu Yemez-zâde Süleyman Rüşdî'nin hayatını, eserlerini ve şahsiyetini, kendi eserlerini merkeze alarak ortaya koymaya çalıştık. Onun şiirlerini topladığıDîvân'ı ve mesnevîtarzında kaleme aldığıTercüme-i Kitâb-ı Pend-i Attâr'ı biliniyordu. Ancak bu iki eserinden başka irili ufaklı daha birçok eseri bulunmakta idi. Hatta bu eserleri bir mecmûada toplanmıştı. Fakat daha önceki çalışmalarda bu eserlerinden bahsedilmemişti. Biz bu çalışmada; hem bu eserleri ortaya koyarak okuyucunun istifadesine sunmayı hem de eserleri üzerinden bir şahsiyet analizi yapmayı hedefledik. Bu bağlamda çalışmamızın üçüncü kısmını oluşturan ve eserleri transkripsiyonlu olarak Latin alfabesine aktardığımız bölümeMecmûa-i Rüşdîadını verdik. Eser böyle bir başlık taşımasa da, gelenekte bu tür eserlerin mecmûa olarak isimlendirilmesinden dolayı böyle bir yola gittik. Böylece aşk yolcularına, bu zorlu yolculukta, bir bardak soğuk su ikram ettik. Kabul buyrula efendim.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat