Beyaz Diş

Stok Kodu:
9789756457627
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
308
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
2000
Çeviren:
Zuhal Ermişoğlu
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
1.39
1.11
9789756457627
55425
Beyaz Diş
Beyaz Diş
1.11
Boz renkli yavru kardeşlerinin en güçlüsü ve en ele avuca sığmaz olanıydı. Hepsinden daha sert hırlardı. Öfkesi bile ötekilerinden daha şiddetliydi. Kurnazca ve ustaca bir pençe vuruşuyla, kardeşlerini yepe taklak yere yuvarlanmasını ilk kez o öğrenmişti. Diğerlerinin kulağını birdenbire yakalayıp ısırıyordu. Mağaranın ağzından uzaklaştırabilmek için, ana kurdun akla karayı seçtiği yavruların başında, hiç kuşkusuz yine o vardı. Işığın çekiciliği, boz renkli yavruyu her geçen gün daha da etkisi altına alıyordu. Bıkmadan usanmadan mağaranın ağzına doğru bir-iki adımlık bir serüvene atılıyor, ama her seferinde de gerisin geri içerinin karanlığına püskürtülüyordu. Ne var ki, orasının bir çıkış kapısı olduğunu bilmiyordu. Hem zaten, bir yerden başka bir yere nasıl girilip çıkılabilceği konusunda hiçbir bilgisi yoktu. Gözünü açtı açalı, görüp tanıdığı tek yer bu mağaraydı; ne yol biliyordu ne iz. Bunların anlamını bile kavrayamıyordu henüz. İşte bu nedenle mağaranın kapası, boz renkli yavrunun gözünde bir duvardan, ama aydınlık bir duvardan başka birşey değildi. Dışarısı günlük güneşlikken, bu duvar, onnun dünyasının güneşiydi. Işığın çevresinde dört dönen bir pervane gibi, o da sürekli olarak bu çekici bu davara doğru ilerlemek istiyordu. Sürekli olarak oraya ulaşabilmeye çabalıyordu. İçinde hızla gelişip serpilen yaşam, dışarı uzanan tek yolun bu davar olduğunu duyuruyordu ona. Fakat, henüz bunu bilinçli olarak fark edemiyordu. Aslında, dışarısı diye bir yerin varlığından bile habersizdi. Yanlız bu duvarda bir gariplik vardı. Işığın yanında yatıp kalkan, et getiren, anasına benzeyen yaratığın babası olduğunu anlayacak kadar büyümüştü. İşte babası, uzaktaki bu duvarın içine dalar ve gözden kaybolurdu. boz renkli yavru, buna bir türlü akıl sır erdiremiyordu.
Boz renkli yavru kardeşlerinin en güçlüsü ve en ele avuca sığmaz olanıydı. Hepsinden daha sert hırlardı. Öfkesi bile ötekilerinden daha şiddetliydi. Kurnazca ve ustaca bir pençe vuruşuyla, kardeşlerini yepe taklak yere yuvarlanmasını ilk kez o öğrenmişti. Diğerlerinin kulağını birdenbire yakalayıp ısırıyordu. Mağaranın ağzından uzaklaştırabilmek için, ana kurdun akla karayı seçtiği yavruların başında, hiç kuşkusuz yine o vardı. Işığın çekiciliği, boz renkli yavruyu her geçen gün daha da etkisi altına alıyordu. Bıkmadan usanmadan mağaranın ağzına doğru bir-iki adımlık bir serüvene atılıyor, ama her seferinde de gerisin geri içerinin karanlığına püskürtülüyordu. Ne var ki, orasının bir çıkış kapısı olduğunu bilmiyordu. Hem zaten, bir yerden başka bir yere nasıl girilip çıkılabilceği konusunda hiçbir bilgisi yoktu. Gözünü açtı açalı, görüp tanıdığı tek yer bu mağaraydı; ne yol biliyordu ne iz. Bunların anlamını bile kavrayamıyordu henüz. İşte bu nedenle mağaranın kapası, boz renkli yavrunun gözünde bir duvardan, ama aydınlık bir duvardan başka birşey değildi. Dışarısı günlük güneşlikken, bu duvar, onnun dünyasının güneşiydi. Işığın çevresinde dört dönen bir pervane gibi, o da sürekli olarak bu çekici bu davara doğru ilerlemek istiyordu. Sürekli olarak oraya ulaşabilmeye çabalıyordu. İçinde hızla gelişip serpilen yaşam, dışarı uzanan tek yolun bu davar olduğunu duyuruyordu ona. Fakat, henüz bunu bilinçli olarak fark edemiyordu. Aslında, dışarısı diye bir yerin varlığından bile habersizdi. Yanlız bu duvarda bir gariplik vardı. Işığın yanında yatıp kalkan, et getiren, anasına benzeyen yaratığın babası olduğunu anlayacak kadar büyümüştü. İşte babası, uzaktaki bu duvarın içine dalar ve gözden kaybolurdu. boz renkli yavru, buna bir türlü akıl sır erdiremiyordu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat