Binbir Hadis

Stok Kodu:
3002877100059
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
9.00
7.20
3002877100059
64602
Binbir Hadis
Binbir Hadis
7.2
1. "Sizden hiç biriniz mü'min olamaz; kendisi için sevdiğini mü'min kardeşi için de sevmedikçe." 2. "Allah'a ve ikinci hayatda huzûr-ı İlâhî'ye çıkacağına inananlar hayır konuşsunlar, yâhut sussunlar." 3. "Kim ki Allah'a ve ebediyyete inanır; komşusuna ikrâm etsin, huzursuzluk vermesin." 4. "Kim ki Allah'a ve âhiret gününe îman etmişdir; misafirine karşılık beklemeden ikrâm etsin." 5. "İki haslet mü'minde birleşme. Biri: Hisset, (hasislik), biri de: Kötü huy." 6. "Şehavet (cömertlik) ayıbları ve noksanları örter." 7. "Âdemoğlu ihtiyarlar da, iki huyu ihtiyarlamaz: Biri hırs, diğeri emel genişliği." 8. "Çok malı olmakla insan zengin sayılmaz. Zengin ona derler ki : Kalbi, gıllu gıştan hâli, kendisi huzûr içindedir." 9. "Resûl-i Ekrem'e bir fukarâ cemâat geldi: "Biz de namaz kılıyoruz, zenginler de, bizde oruc tutuyoruz, zenginler de, bizim yaptığımız ibadetleri onlar da aynen yapıyorlar. Fakat onlar zengin olduklarından pek çok tasaddukda bulunuyorlar. Bizim servetimiz yok, biz tasaddukda bulunamıyoruz. Onlar indi-i İlahî'de bizden daha mı çok ecir alacaklar'" Cenâb-ı Peygamber Efendimiz cevâben : "Sadaka yalnız para ile olmaz. O kadar çok sadaka şekli vardır ki siz de onları yapın: Meselâ, insanlığa eziyet eden, hak ve hakikati tanımayan kimseye karşı kibr, bir sadakadır. İki adamın arası açılmış, onların arasını bulmak bir sadakadır. Hele bir garîbe güler yüz göstermek öyle bir sadakadir ki, Cenâb-ı Hak da ona güler yüz muâmelesi yapar. Hayır söz büyük bir sadakadır. Birisinin yükünü indirmek ve bindirmek dahi bir sadakadır. İnsanların geçmesine, gitmesine zarar veren bir şeyi yoldan kaldırmak yine bir sadakadır" buyurmuşlardır. 10. "Namaz, dînin imâdıdır (direği). Kim ki onu kâim kılar, dînini de kâim kılmışdır. Kim ki onu yıkar dînini de yıkmıştır." 11. "Rızkların kapısını açan Allah'dır. Alış verişde yalan söylemeyiniz. Mal kıymeti yükselse de üzerine yemîn etmeyiniz. Zîra lüzumsuz ve yalan yere yemin bereketi kaldırır, kısmeti bağlar." 12. "Sizden evvel biri vefat etdi, melekler ona: Acaba hayırlı amelden sende bir şey var mı '" diye sordular, o kimse cevâben dedi ki "Hâdimlerime dâima: Alacaklılarıma karşı kolaylık gösterin, sıkıştırmayın, utandırmayın, mühlet verin., afv edin diye emrederdim." Cenâb-ı Hak, melâikeye: " Ben afvetmeye kulumdan daha ehakkım, onu bırakıp geçiniz," diye ferman buyurdular. 13. "Kim ki fakir borçlusuna mühlet verir, yahut alacağından bir parçasını bağışlarsa; Allahü Teâla, gölgesi olmayan günde, Arş'ın tahtında onu, keyfiyeti bizce mechul olan gölgesiyle gölgelendirir." Şu hadîs-i şerîfler; bu gibi büyüklükleri yapmağa müsid bulunanlar için ne büyük müjdedir. Hulâsa İslâm dîni, amel sandığı denilen kabir çukurundan sonra açılacak olan ebediyyet âleminin istikbâlini kazanmak için her sınıfın yapabileceği işleri ta'rif etmiş ve kolaylaştırmıştır. 14. "Hüsn-i niyyet ya'ni ödemek niyyeti ile borc alan kimseye Allah borcunu ödettirir. Kötü niyyeti ile, nâsın malını telef etmek kasdı ile alanı da telef eder." 15. "Resûl-i Ekrem Efendimiz'e üç def'a sorulan: "Din nedir yâ Resûllâllah'" suâline karşı: "Hüsn-i hûlk (huy güzelliği, ahlâk güzelliği) dir," buyurmuşlardır. Diğer bir emr-i Peygamberîlerinde de: "Ben ancak mekârim-i ahlâkı, onun güzelliklerini tamamlamak içün gönderildim," buyurarak mukaddes vazifelerindeki asl ve esâsı haber vermişlerdir. 16. Cenâb-ı Hak: "Beni ne yer, ne de gök alabildi, lâkin mü'min kulumun heyyin, leyyin (sükûnetli, merhametli) kalbi aldı," buyurmuşlardır. Bu hadîs-i kudsîde: Vicdanlarda Hakkın feyzi, nûr-ı sübhânîsi, hususî tecellîsi dâima müncelî olduğuna işâret buyuruluyor. 17. "Dünya ve âhiret seâdetine o âdem nâil olur ki: Fitne zamanında bir tarafa çekilir. Ya'ni fitneden ictinâb eder ve fitneye mübtelâ olduğu vakit de göreceği ezâya sabr eyler." Emr-i Peygamberîde suna işâret vardır: Şâyed istemiyerek, kazâen fitnenin içine düşülecek olursa bîhûde yere za'f-ı kalb gösterilmemeli, felâha kavuşmaklık içün sabr u tehammül gösterilmelidir. 18. "İslâmda ne söz çirkinliği, ne de iş çirkinliği vardır. İslâmiyete en iyi olanlar; ahlâk sâhıbi bulunanlardır." 19. "(İnnel mer'etü tünkehu lidînihâ ve mâliha ve cemâlihâ fe'aleyke bizâtiddiyni teribet yedvâke.) "Kadın: Ya dîni, veya güzelliği, yâhut malına mebnî nikâh olunur. Sen, dindar olanını ihtiyâr et. Yoksa mu'teber olmayan bir şey'i irtikâb etmiş olursun." Emr-i Peygamberîde ne mühim incelik vardır: Bir kadının; malı var, güzelliğide var amma; müebbed istikbâle inanmamış; bu kadının ma'nâ nokta-i nazarından kemâli yok demekdir. Aslına kavuşmak aşkı ile çırpınmayan bir kalbin dâima huzursuzluk meydana getirebileceği âşikârdır. Zira dînin verdiği terbiye ile hâsıl olan muhabbet başka, mal ve cemâlin evet servet ve güzelliğin mûcib olacağı muhabbet, tarz u tavr başkadır. Birisinde dâima Hakkın sâyesi altında, bir yuva teşkil etmek, diğerinde ise yalnız nefsânî hazlarını tatmin etmek vardır. 20. "Dîn-i celîl-i İslâmın âile ocağına vermiş olduğu terbiyede şöyle bir esas vardır: Kadın, her devlet ve seâdeti kocasının yüzünden görmeli, her hususda mürâcaatgâhı zevci olmalıdır." 21. "İyiliklerin en iyisi: Bir kimsenin babası âhirete gitdikten sonra veyahut hangi bir sûretle gaybûbetinden sonra babasının dostundan alâkasını kesmemekdir." Bu emr-i Peygamberîde şuna işâret vardır: Babasını kayb edenlerin ekserîsi genç olur. Hevâ ü hevesâtının dalgası üzerindedir. Türkçede buna çok güzel bir ta'bir bulmuşlardır ki (delikanlı) denir. Bu halde iken kötü arkadaşlar onu yoldan çıkarabilir. Fakat babasının dostu ile hukuk tedârik edecek olur ise, ya'ni babasının hukukuna vâris olursa şeref ü ahlâkı kolaylık muhâfaza edilmiş olur. Şeref ü ahlâkı mahfuz olan kimsenin de cem'iyyete ne kadar yararlı olacağı âşikârdır. 22. "Verdiğini, hediyesini dönerek tekrar geriye alan kimse; doyuncaya kadar yeyip de, doyduktan sonra kusan ve tekrar kusduğunu yemeye başlayan köpeğe benzer." 23. "İnsan ölünce ameli kesilir, biter. Yalnız bu amellerden öldükden sonra da sevâbı devam edenleri, fâilinin hasenâtına katılanlar
1. "Sizden hiç biriniz mü'min olamaz; kendisi için sevdiğini mü'min kardeşi için de sevmedikçe." 2. "Allah'a ve ikinci hayatda huzûr-ı İlâhî'ye çıkacağına inananlar hayır konuşsunlar, yâhut sussunlar." 3. "Kim ki Allah'a ve ebediyyete inanır; komşusuna ikrâm etsin, huzursuzluk vermesin." 4. "Kim ki Allah'a ve âhiret gününe îman etmişdir; misafirine karşılık beklemeden ikrâm etsin." 5. "İki haslet mü'minde birleşme. Biri: Hisset, (hasislik), biri de: Kötü huy." 6. "Şehavet (cömertlik) ayıbları ve noksanları örter." 7. "Âdemoğlu ihtiyarlar da, iki huyu ihtiyarlamaz: Biri hırs, diğeri emel genişliği." 8. "Çok malı olmakla insan zengin sayılmaz. Zengin ona derler ki : Kalbi, gıllu gıştan hâli, kendisi huzûr içindedir." 9. "Resûl-i Ekrem'e bir fukarâ cemâat geldi: "Biz de namaz kılıyoruz, zenginler de, bizde oruc tutuyoruz, zenginler de, bizim yaptığımız ibadetleri onlar da aynen yapıyorlar. Fakat onlar zengin olduklarından pek çok tasaddukda bulunuyorlar. Bizim servetimiz yok, biz tasaddukda bulunamıyoruz. Onlar indi-i İlahî'de bizden daha mı çok ecir alacaklar'" Cenâb-ı Peygamber Efendimiz cevâben : "Sadaka yalnız para ile olmaz. O kadar çok sadaka şekli vardır ki siz de onları yapın: Meselâ, insanlığa eziyet eden, hak ve hakikati tanımayan kimseye karşı kibr, bir sadakadır. İki adamın arası açılmış, onların arasını bulmak bir sadakadır. Hele bir garîbe güler yüz göstermek öyle bir sadakadir ki, Cenâb-ı Hak da ona güler yüz muâmelesi yapar. Hayır söz büyük bir sadakadır. Birisinin yükünü indirmek ve bindirmek dahi bir sadakadır. İnsanların geçmesine, gitmesine zarar veren bir şeyi yoldan kaldırmak yine bir sadakadır" buyurmuşlardır. 10. "Namaz, dînin imâdıdır (direği). Kim ki onu kâim kılar, dînini de kâim kılmışdır. Kim ki onu yıkar dînini de yıkmıştır." 11. "Rızkların kapısını açan Allah'dır. Alış verişde yalan söylemeyiniz. Mal kıymeti yükselse de üzerine yemîn etmeyiniz. Zîra lüzumsuz ve yalan yere yemin bereketi kaldırır, kısmeti bağlar." 12. "Sizden evvel biri vefat etdi, melekler ona: Acaba hayırlı amelden sende bir şey var mı '" diye sordular, o kimse cevâben dedi ki "Hâdimlerime dâima: Alacaklılarıma karşı kolaylık gösterin, sıkıştırmayın, utandırmayın, mühlet verin., afv edin diye emrederdim." Cenâb-ı Hak, melâikeye: " Ben afvetmeye kulumdan daha ehakkım, onu bırakıp geçiniz," diye ferman buyurdular. 13. "Kim ki fakir borçlusuna mühlet verir, yahut alacağından bir parçasını bağışlarsa; Allahü Teâla, gölgesi olmayan günde, Arş'ın tahtında onu, keyfiyeti bizce mechul olan gölgesiyle gölgelendirir." Şu hadîs-i şerîfler; bu gibi büyüklükleri yapmağa müsid bulunanlar için ne büyük müjdedir. Hulâsa İslâm dîni, amel sandığı denilen kabir çukurundan sonra açılacak olan ebediyyet âleminin istikbâlini kazanmak için her sınıfın yapabileceği işleri ta'rif etmiş ve kolaylaştırmıştır. 14. "Hüsn-i niyyet ya'ni ödemek niyyeti ile borc alan kimseye Allah borcunu ödettirir. Kötü niyyeti ile, nâsın malını telef etmek kasdı ile alanı da telef eder." 15. "Resûl-i Ekrem Efendimiz'e üç def'a sorulan: "Din nedir yâ Resûllâllah'" suâline karşı: "Hüsn-i hûlk (huy güzelliği, ahlâk güzelliği) dir," buyurmuşlardır. Diğer bir emr-i Peygamberîlerinde de: "Ben ancak mekârim-i ahlâkı, onun güzelliklerini tamamlamak içün gönderildim," buyurarak mukaddes vazifelerindeki asl ve esâsı haber vermişlerdir. 16. Cenâb-ı Hak: "Beni ne yer, ne de gök alabildi, lâkin mü'min kulumun heyyin, leyyin (sükûnetli, merhametli) kalbi aldı," buyurmuşlardır. Bu hadîs-i kudsîde: Vicdanlarda Hakkın feyzi, nûr-ı sübhânîsi, hususî tecellîsi dâima müncelî olduğuna işâret buyuruluyor. 17. "Dünya ve âhiret seâdetine o âdem nâil olur ki: Fitne zamanında bir tarafa çekilir. Ya'ni fitneden ictinâb eder ve fitneye mübtelâ olduğu vakit de göreceği ezâya sabr eyler." Emr-i Peygamberîde suna işâret vardır: Şâyed istemiyerek, kazâen fitnenin içine düşülecek olursa bîhûde yere za'f-ı kalb gösterilmemeli, felâha kavuşmaklık içün sabr u tehammül gösterilmelidir. 18. "İslâmda ne söz çirkinliği, ne de iş çirkinliği vardır. İslâmiyete en iyi olanlar; ahlâk sâhıbi bulunanlardır." 19. "(İnnel mer'etü tünkehu lidînihâ ve mâliha ve cemâlihâ fe'aleyke bizâtiddiyni teribet yedvâke.) "Kadın: Ya dîni, veya güzelliği, yâhut malına mebnî nikâh olunur. Sen, dindar olanını ihtiyâr et. Yoksa mu'teber olmayan bir şey'i irtikâb etmiş olursun." Emr-i Peygamberîde ne mühim incelik vardır: Bir kadının; malı var, güzelliğide var amma; müebbed istikbâle inanmamış; bu kadının ma'nâ nokta-i nazarından kemâli yok demekdir. Aslına kavuşmak aşkı ile çırpınmayan bir kalbin dâima huzursuzluk meydana getirebileceği âşikârdır. Zira dînin verdiği terbiye ile hâsıl olan muhabbet başka, mal ve cemâlin evet servet ve güzelliğin mûcib olacağı muhabbet, tarz u tavr başkadır. Birisinde dâima Hakkın sâyesi altında, bir yuva teşkil etmek, diğerinde ise yalnız nefsânî hazlarını tatmin etmek vardır. 20. "Dîn-i celîl-i İslâmın âile ocağına vermiş olduğu terbiyede şöyle bir esas vardır: Kadın, her devlet ve seâdeti kocasının yüzünden görmeli, her hususda mürâcaatgâhı zevci olmalıdır." 21. "İyiliklerin en iyisi: Bir kimsenin babası âhirete gitdikten sonra veyahut hangi bir sûretle gaybûbetinden sonra babasının dostundan alâkasını kesmemekdir." Bu emr-i Peygamberîde şuna işâret vardır: Babasını kayb edenlerin ekserîsi genç olur. Hevâ ü hevesâtının dalgası üzerindedir. Türkçede buna çok güzel bir ta'bir bulmuşlardır ki (delikanlı) denir. Bu halde iken kötü arkadaşlar onu yoldan çıkarabilir. Fakat babasının dostu ile hukuk tedârik edecek olur ise, ya'ni babasının hukukuna vâris olursa şeref ü ahlâkı kolaylık muhâfaza edilmiş olur. Şeref ü ahlâkı mahfuz olan kimsenin de cem'iyyete ne kadar yararlı olacağı âşikârdır. 22. "Verdiğini, hediyesini dönerek tekrar geriye alan kimse; doyuncaya kadar yeyip de, doyduktan sonra kusan ve tekrar kusduğunu yemeye başlayan köpeğe benzer." 23. "İnsan ölünce ameli kesilir, biter. Yalnız bu amellerden öldükden sonra da sevâbı devam edenleri, fâilinin hasenâtına katılanlar
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat