Bulgaristan Müslümanlarında Dini Islahat Düşüncesi

Stok Kodu:
9789944404082
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
220
Basım Yeri:
Bursa
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008-12
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
5.70
4.56
9789944404082
76759
Bulgaristan Müslümanlarında Dini Islahat Düşüncesi
Bulgaristan Müslümanlarında Dini Islahat Düşüncesi
4.56
İslâm toplumlarının son iki yüz yıllık tarihi, geçmişin hâkim tavrıyla, kendi kültür havzası sınırları içinde değil Batı medeniyeti de dikkate alınarak yazılmalıdır. Batı medeniyetinin hâkimiyeti altında şekillenmiş ıslâhatçı düşüncenin iki medeniyet dikkate alınmadan çalışılması durumunda sağlıklı tespitlerin yapılması zordur. Zira, söz konusu dönemde, en azından yazılı literatürün önemli bir kısmında, İslâm hayata yön veren bir inanış biçimi olmaktan ziyade Batı medeniyetini desteklediği oranda meşrû, Avrupa aydınlanma düşüncesinden uzaklaştığı oranda gerilemenin sembolü olarak algılanmıştır. Sözü edilen süreç Bulgaristan Müslümanları için de aynı şekilde cereyân etmiştir. Bu sebeple bölgedeki İslâmî düşüncenin seyri de aynı bakış açısı ile yazılmalıdır. Özellikle Bulgaristan Türkleri bağlamında resmî, kurumsal, siyasî ve kişisel çerçevede muhtelif çalışmalar yapılmış olmakla birlikte, bu çalışmalar dar bir çerçeveyle sınırlı kalmış, dönem medeniyet duruşu perspektifinden mukayeseli bir tetkike tâbi tutulmamıştır. Bugüne kadar konuya dair yaptığım çalışmalardan hareketle Bulgaristan Müslümanlarında Dînî Islâhat Düşüncesi başlığını vermeyi uygun bulduğum bu eserde tartışmaların çatışmaya dönüşen boyutuna yer vermektense, uzlaşmayı doğuracak şekilde bir yöntem izlediğimi, tarafların yaklaşım biçimlerini siyasî gelişmelerden uzak; dönemin düşünce tarihi bağlamında okuma çabası içinde olduğumu ifade etmeliyim. Bu bağlamda çalışmada, Bulgaristan Müslümanlarının Batıyla ve ıslâhatçı düşünceyle irtibatlarının kısa hikâyesinin ardından ıslâhatçı düşünce bağlamında dönemin Bulgaristan aydınları, kurumları ve Türkçe basını üzerine genel bir çerçeve çizilmeye çalışıldı. Burada dönemin basınında adı geçen herkese temas etmek yerine belli başlı kişilere ve kurumlara değinilmekle yetinildi. Daha sonra Medresetün-Nüvvâbın eğitim sistemi, ıslâhatçı düşünce açısından önemi ve çok kültürlü ortamda bir model olarak önemi üzerinde duruldu. Çalışmamızda, kurumsal ve bireysel olarak üzerinde durulan bu hususlar yanında, bölge Müslümanlarının Arap dünyası ve Batı ile teması da ayrı başlıklar hâlinde tetkike konu edildi. Bölgenin öne çıkan tartışma konuları gibi hususlar üzerinde duruldu. Kurum ve şahıslarının birbiriyle olan yakın irtibatı dolayısıyla yer yer bilgilerin tekrar ettiği, kişilerin birkaç açıdan tartışmaya konu edildiği olmuştur. Bölgedeki gelişmelere yorum eksenli bir yaklaşım sergilenmesinden kaynaklanan bu durum mazur karşılanmalıdır. Son olarak, bu çalışma sayesinde, İslâm düşünce geleneğinin yerelliğinden ziyade evrenselliğine, yaşanan gelişmelerin tek merkezli ve tek cepheli olmadığının anlaşılmasına, olayların yerel perspektif yerine genel çerçeveden gözlemlenmesinin önemine dikkat çekilebilirse maksat hâsıl oldu demektir. Zira, böyle bir yaklaşım İslâmın kendine haslığına ve devamlılığına dikkat çekmeyi temin edeceği gibi, toplumsal değerlerimizi öteki toplumların değerleri ile değiştirmenin çok da kolay bir şey olmadığı ve olmayacağını anlamayı da sağlayacaktır.
İslâm toplumlarının son iki yüz yıllık tarihi, geçmişin hâkim tavrıyla, kendi kültür havzası sınırları içinde değil Batı medeniyeti de dikkate alınarak yazılmalıdır. Batı medeniyetinin hâkimiyeti altında şekillenmiş ıslâhatçı düşüncenin iki medeniyet dikkate alınmadan çalışılması durumunda sağlıklı tespitlerin yapılması zordur. Zira, söz konusu dönemde, en azından yazılı literatürün önemli bir kısmında, İslâm hayata yön veren bir inanış biçimi olmaktan ziyade Batı medeniyetini desteklediği oranda meşrû, Avrupa aydınlanma düşüncesinden uzaklaştığı oranda gerilemenin sembolü olarak algılanmıştır. Sözü edilen süreç Bulgaristan Müslümanları için de aynı şekilde cereyân etmiştir. Bu sebeple bölgedeki İslâmî düşüncenin seyri de aynı bakış açısı ile yazılmalıdır. Özellikle Bulgaristan Türkleri bağlamında resmî, kurumsal, siyasî ve kişisel çerçevede muhtelif çalışmalar yapılmış olmakla birlikte, bu çalışmalar dar bir çerçeveyle sınırlı kalmış, dönem medeniyet duruşu perspektifinden mukayeseli bir tetkike tâbi tutulmamıştır. Bugüne kadar konuya dair yaptığım çalışmalardan hareketle Bulgaristan Müslümanlarında Dînî Islâhat Düşüncesi başlığını vermeyi uygun bulduğum bu eserde tartışmaların çatışmaya dönüşen boyutuna yer vermektense, uzlaşmayı doğuracak şekilde bir yöntem izlediğimi, tarafların yaklaşım biçimlerini siyasî gelişmelerden uzak; dönemin düşünce tarihi bağlamında okuma çabası içinde olduğumu ifade etmeliyim. Bu bağlamda çalışmada, Bulgaristan Müslümanlarının Batıyla ve ıslâhatçı düşünceyle irtibatlarının kısa hikâyesinin ardından ıslâhatçı düşünce bağlamında dönemin Bulgaristan aydınları, kurumları ve Türkçe basını üzerine genel bir çerçeve çizilmeye çalışıldı. Burada dönemin basınında adı geçen herkese temas etmek yerine belli başlı kişilere ve kurumlara değinilmekle yetinildi. Daha sonra Medresetün-Nüvvâbın eğitim sistemi, ıslâhatçı düşünce açısından önemi ve çok kültürlü ortamda bir model olarak önemi üzerinde duruldu. Çalışmamızda, kurumsal ve bireysel olarak üzerinde durulan bu hususlar yanında, bölge Müslümanlarının Arap dünyası ve Batı ile teması da ayrı başlıklar hâlinde tetkike konu edildi. Bölgenin öne çıkan tartışma konuları gibi hususlar üzerinde duruldu. Kurum ve şahıslarının birbiriyle olan yakın irtibatı dolayısıyla yer yer bilgilerin tekrar ettiği, kişilerin birkaç açıdan tartışmaya konu edildiği olmuştur. Bölgedeki gelişmelere yorum eksenli bir yaklaşım sergilenmesinden kaynaklanan bu durum mazur karşılanmalıdır. Son olarak, bu çalışma sayesinde, İslâm düşünce geleneğinin yerelliğinden ziyade evrenselliğine, yaşanan gelişmelerin tek merkezli ve tek cepheli olmadığının anlaşılmasına, olayların yerel perspektif yerine genel çerçeveden gözlemlenmesinin önemine dikkat çekilebilirse maksat hâsıl oldu demektir. Zira, böyle bir yaklaşım İslâmın kendine haslığına ve devamlılığına dikkat çekmeyi temin edeceği gibi, toplumsal değerlerimizi öteki toplumların değerleri ile değiştirmenin çok da kolay bir şey olmadığı ve olmayacağını anlamayı da sağlayacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat