Cennet - Cehennem

Stok Kodu:
3002877100079
Boyut:
115-165
Sayfa Sayısı:
64
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
1.39
1.11
3002877100079
64603
Cennet - Cehennem
Cennet - Cehennem
1.11
Semâvâtn (dünyann semâs ile kartrlmamaldr.) fevkinde, Ar'n tahtnda yaradlm, el'an mevcûd birer büyük âlem olup, Cennet süedâya, Cehennem de ekyâya ayrlm birer yurddur. Maddî, ma'nevî mevcûd olup, göz ile görülmemeleri, el ile tutulmalar da mümkündür. Evet Cennet, Cehennem mevzû'u, söylediimiz gibi: Semâvâtn fevknde, Ar'n tahtnda mahlûk ve mevcûd, ma'nen ve maddeten hissedilmesi mümkündür. Bir de: Hududsuz bir varlk olan, eref-i mahlûkat bulunan insânn kendi iklîm-i vücûdünde bulunan Cennet ve Cahîm'den de bir nebze bahsedelim: Kalbde gizli envâr vardr, fakat domu güne gibi de parlakdr. Hakk'n tecelliyât- sübhâniyyesi de orayadr. Kalbde bir takm kuvvetler vardr.. Cenâb- Hakk'n o kuvvetlerdeki sun' celîlinde muhtevî kld esrâr, ancak makam- insâniyyetde tekâmül etmi hazret-i insandan bakas bilemez. O kuvvetler mahlûk olmakla beraber tecellî-i Hakk'n mir'âtdr.Hükümde uzak olsa da ma'nen en yakîndir. O kuvvetlerin aczi, mahlûk olduundan dolaydr. Zâhir hâline nazaran türlü türlü kederlere ma'rûz olan insâna o kuvvetler ferah baheder. imdi: Her akl sâhibi için o kuvvetlerin ziynetine marûr olmamak ve onlara hrs ile dalmamak lâzmdr. Eer bu kuvvetler memâtdan müberra olarak hayât ile mahlûk olsalard, sen onlar görmeye de kaadir olurdun. O kuvvetler insanlara hem muttasl, hem de insanlardan münfasldr. Bu mevzû'un nefisde olan lübbü, sadefdeki inci gibidir. Lâyk ile ta'rîfi; söze deil, hâle baldr. Fakat bir hakikat anlamaklk gayesini tayan kimse için maksad güne gibi parlakdr. Cennet ve Cehennem hakknda biraz daha geni konuaym: Cennet: Her kerîm ve her erîf olann mahallidir. Cennetlere bâis-i hilkat olan ksm, Hakk'n Mennân isminin manzûrudur. Hakk'n Kaahir isminin manzûru olan Cehennem: Cenâb- Hakk'n mafiret tecellîsinin srr içindir. Burada bir incelik söylemeden geçemiyeceim: Gaafir olan Hak, Cehennem'i setreder. Ve neticede ehl-i nârn âkbeti baka bir hâle müncer olur. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz Cehennem'den haber verirlerken: "Kaadir, Cebbâr, Cehennem üzerine bir tecellî-i sübhânîde bulunduu zaman, Cehennem "yeter, yeter ..." diye yalvarmaya balar, yerinde maydanoz otu biter" buyurmulardr. Bu Emr-i Ahmedî'nin srr udur: Allahü Teâlâ, ehl-i nâr için azâb yaratd gibi, onlara azâba tehammüle vesîle olacak kudreti de yaratmdr. Eer böyle olmasa; ehl-i nârn helâk olarak mün'adim olmas ve dolays ile de müsterih olmalar lâzm gelirdi. Binâen'aleyh Allahü Teâlâ ehl-i nâr için; kendilerinin çekecei azâb, tehammüle bâis olacak kuvveti ihsân etmesi, hikmet-i sübhânîsindendir. te o kuvvet sebebi ile Cenâb- Hakk'n ikabn tadarlar ve çekerler. Kur'ân- Mübîn'de: (Küllemâ nadcet cülûdühüm beddelnâhüm cülûden ayrehâ liyezûkul azâb) buyurulmudur. "Ehl-i nâr'n derileri yanmakla piip bitdii zaman azâb tekrar tadsnlar diye derilerini deitiririz" demekdir. Nazm- Kerîm; kuvvet-i hilkatin teceddüdüdün gösteriyor. Allahü Teâlâ'nn, ehl-i nâr'n derilerini tebdîl etmesiyle kendilerine: "Söyle, öyle yeni azâb geliyor" diye söylenirler. te bunu; azâb tehammüle kabiliyyeti olan kuvvetin kendilerinde yeni zuhûrundan dolay hissederler.Cenâb- Hak onlarda yeni kuvveti halketdii zaman o kuvvetle azâba tehammül ederek kendilerinde azâb devâm eder.. Ehl-i Nâr'n nefislerinde böyle bir kefin vuku'u, onlara kar azâb tebîri mesâbesindedir. Ehl-i Cennet de böyledir. Onlar da; naîmin vuku'undan evvel vuku' bulaca beâiri lie tebîr olunurlar. te u ekilde meruh olunan ehl-i nârdan azâbn biri zâil, biri vâsl olmas ile kendilerinde hâsl olan kuvvetden evvelki kuvvetleri zâil olmaz. Çünki o kuvvet mevhubdur. Allah ise hibesinden rücu' etmez. Hâlbuki onlara nâzil olan azâb, yed-i kahr- ilâhî ile nâzildir. Allahü Teâlâ onu ref'ederek yerine bakasn ikame edebilir. te bu suretle kendilerindeki kuvvetlerin teâkubu ile kuvve-i ilâhiyyeye nâil olurlar, kendilerinde kuvve-i ilâhiyye zâhir olunca, Kaadir ü Cebbâr olan Allah, Cehennem'e: tecellî-i lûtf- sübhânîsi ile tecellî ederek onun lütfuna nâil olurlar. Çünki bir kimse sfat- ilâhiyyeye nâil oldukdan sonra o kimsenin tekrar ekavete dümesine imkan yokdur. Dikkat edelim : Her eyde sebeb-i vuslat münasebetdir. Bu hikmete mebnîdir ki; ehl-i nâr'da kuvve-i ilâhiyye hâsl olunca; hâdisat ve tasavvuratdan münezzeh, her ey'inde kayyûmiyyet-i zâtiyyesi mehûd olan Kaadir ü Cebbâr, derhal Kadem-i Sübhânîsini ate üzerine vaz'eder ve ate zillet-i hudu' gösterir: "Aman Yarabbi! Yeter yeter !.." diye niyâz eder ve zâil olur. unu da bilmek lâzmdr ki: Nâr, vücûdde asliyle deildir. Onun için nihâyetü'l-emr zâil olmudur. Biraz daha açalm: Nâr'a bâis-i hilkat olan sfat, mesbuk bil'ademdir. (Sebekat rahmetî gadab): " Rahmetim gadabm sebketmidir" onun delîlidir. imdi: Sabk olan râhmet asl, mebsûk olan gadab da fer'dir. Apaikâr görülüyor ki: Rahmet asl olduu için varln evvelinden âhirine kadar mümted oluyor.
Semâvâtn (dünyann semâs ile kartrlmamaldr.) fevkinde, Ar'n tahtnda yaradlm, el'an mevcûd birer büyük âlem olup, Cennet süedâya, Cehennem de ekyâya ayrlm birer yurddur. Maddî, ma'nevî mevcûd olup, göz ile görülmemeleri, el ile tutulmalar da mümkündür. Evet Cennet, Cehennem mevzû'u, söylediimiz gibi: Semâvâtn fevknde, Ar'n tahtnda mahlûk ve mevcûd, ma'nen ve maddeten hissedilmesi mümkündür. Bir de: Hududsuz bir varlk olan, eref-i mahlûkat bulunan insânn kendi iklîm-i vücûdünde bulunan Cennet ve Cahîm'den de bir nebze bahsedelim: Kalbde gizli envâr vardr, fakat domu güne gibi de parlakdr. Hakk'n tecelliyât- sübhâniyyesi de orayadr. Kalbde bir takm kuvvetler vardr.. Cenâb- Hakk'n o kuvvetlerdeki sun' celîlinde muhtevî kld esrâr, ancak makam- insâniyyetde tekâmül etmi hazret-i insandan bakas bilemez. O kuvvetler mahlûk olmakla beraber tecellî-i Hakk'n mir'âtdr.Hükümde uzak olsa da ma'nen en yakîndir. O kuvvetlerin aczi, mahlûk olduundan dolaydr. Zâhir hâline nazaran türlü türlü kederlere ma'rûz olan insâna o kuvvetler ferah baheder. imdi: Her akl sâhibi için o kuvvetlerin ziynetine marûr olmamak ve onlara hrs ile dalmamak lâzmdr. Eer bu kuvvetler memâtdan müberra olarak hayât ile mahlûk olsalard, sen onlar görmeye de kaadir olurdun. O kuvvetler insanlara hem muttasl, hem de insanlardan münfasldr. Bu mevzû'un nefisde olan lübbü, sadefdeki inci gibidir. Lâyk ile ta'rîfi; söze deil, hâle baldr. Fakat bir hakikat anlamaklk gayesini tayan kimse için maksad güne gibi parlakdr. Cennet ve Cehennem hakknda biraz daha geni konuaym: Cennet: Her kerîm ve her erîf olann mahallidir. Cennetlere bâis-i hilkat olan ksm, Hakk'n Mennân isminin manzûrudur. Hakk'n Kaahir isminin manzûru olan Cehennem: Cenâb- Hakk'n mafiret tecellîsinin srr içindir. Burada bir incelik söylemeden geçemiyeceim: Gaafir olan Hak, Cehennem'i setreder. Ve neticede ehl-i nârn âkbeti baka bir hâle müncer olur. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz Cehennem'den haber verirlerken: "Kaadir, Cebbâr, Cehennem üzerine bir tecellî-i sübhânîde bulunduu zaman, Cehennem "yeter, yeter ..." diye yalvarmaya balar, yerinde maydanoz otu biter" buyurmulardr. Bu Emr-i Ahmedî'nin srr udur: Allahü Teâlâ, ehl-i nâr için azâb yaratd gibi, onlara azâba tehammüle vesîle olacak kudreti de yaratmdr. Eer böyle olmasa; ehl-i nârn helâk olarak mün'adim olmas ve dolays ile de müsterih olmalar lâzm gelirdi. Binâen'aleyh Allahü Teâlâ ehl-i nâr için; kendilerinin çekecei azâb, tehammüle bâis olacak kuvveti ihsân etmesi, hikmet-i sübhânîsindendir. te o kuvvet sebebi ile Cenâb- Hakk'n ikabn tadarlar ve çekerler. Kur'ân- Mübîn'de: (Küllemâ nadcet cülûdühüm beddelnâhüm cülûden ayrehâ liyezûkul azâb) buyurulmudur. "Ehl-i nâr'n derileri yanmakla piip bitdii zaman azâb tekrar tadsnlar diye derilerini deitiririz" demekdir. Nazm- Kerîm; kuvvet-i hilkatin teceddüdüdün gösteriyor. Allahü Teâlâ'nn, ehl-i nâr'n derilerini tebdîl etmesiyle kendilerine: "Söyle, öyle yeni azâb geliyor" diye söylenirler. te bunu; azâb tehammüle kabiliyyeti olan kuvvetin kendilerinde yeni zuhûrundan dolay hissederler.Cenâb- Hak onlarda yeni kuvveti halketdii zaman o kuvvetle azâba tehammül ederek kendilerinde azâb devâm eder.. Ehl-i Nâr'n nefislerinde böyle bir kefin vuku'u, onlara kar azâb tebîri mesâbesindedir. Ehl-i Cennet de böyledir. Onlar da; naîmin vuku'undan evvel vuku' bulaca beâiri lie tebîr olunurlar. te u ekilde meruh olunan ehl-i nârdan azâbn biri zâil, biri vâsl olmas ile kendilerinde hâsl olan kuvvetden evvelki kuvvetleri zâil olmaz. Çünki o kuvvet mevhubdur. Allah ise hibesinden rücu' etmez. Hâlbuki onlara nâzil olan azâb, yed-i kahr- ilâhî ile nâzildir. Allahü Teâlâ onu ref'ederek yerine bakasn ikame edebilir. te bu suretle kendilerindeki kuvvetlerin teâkubu ile kuvve-i ilâhiyyeye nâil olurlar, kendilerinde kuvve-i ilâhiyye zâhir olunca, Kaadir ü Cebbâr olan Allah, Cehennem'e: tecellî-i lûtf- sübhânîsi ile tecellî ederek onun lütfuna nâil olurlar. Çünki bir kimse sfat- ilâhiyyeye nâil oldukdan sonra o kimsenin tekrar ekavete dümesine imkan yokdur. Dikkat edelim : Her eyde sebeb-i vuslat münasebetdir. Bu hikmete mebnîdir ki; ehl-i nâr'da kuvve-i ilâhiyye hâsl olunca; hâdisat ve tasavvuratdan münezzeh, her ey'inde kayyûmiyyet-i zâtiyyesi mehûd olan Kaadir ü Cebbâr, derhal Kadem-i Sübhânîsini ate üzerine vaz'eder ve ate zillet-i hudu' gösterir: "Aman Yarabbi! Yeter yeter !.." diye niyâz eder ve zâil olur. unu da bilmek lâzmdr ki: Nâr, vücûdde asliyle deildir. Onun için nihâyetü'l-emr zâil olmudur. Biraz daha açalm: Nâr'a bâis-i hilkat olan sfat, mesbuk bil'ademdir. (Sebekat rahmetî gadab): " Rahmetim gadabm sebketmidir" onun delîlidir. imdi: Sabk olan râhmet asl, mebsûk olan gadab da fer'dir. Apaikâr görülüyor ki: Rahmet asl olduu için varln evvelinden âhirine kadar mümted oluyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat