Çileli Ağavni

Stok Kodu:
9786055753061
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
251
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2011-02
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
8.40
6.72
9786055753061
105817
Çileli Ağavni
Çileli Ağavni
6.72
Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan Çileli Ağavni, Sivas-Suşehrine bağlı Pürk köyünde yaşayan Ağavni Norşenin yaşamını anlatırken, 1915 Felaketi sırasında binlerce benzeri yaşanan trajik bir hikâyeyi aktarıyor. Pürkte öğretmenlik yaptığı sırada köyün erkeklerinin tutuklanıp öldürülmeleriyle kocası Avedisi kaybeden, ardından çıkarıldığı tehcir yürüyüşünde annesini ve kızını yitiren Ağavninin, önce Karadaş adındaki bir Kürt köyüne, ardından Zaraya ve nihayet İstanbula uzanan serüvenini, torunu Hraç Norşen anlatıyor. Kanın, gözyaşının, tecavüzlerin, katliamların, çilelerin içinden geçip her defasında hayata tutunmayı başaran Ağavninin hikâyesi, kurbanların da birer iradesi ve çeşit çeşit direnme yolu olduğunu, tarihi zalimler de yazsa, geleceğe bir şeyler bırakma umudunun küçük insanları hayata bağlayabileceğini anlatıyor. Yaşadığı bütün acı olaylara karşın, Ağavni de sıkışıp kaldığı çemberden çıkışın yolunu, yaşadıklarını başkalarına anlatmakta bulur. Defterler dolusunca yazdığı hatıralarını, yine bir şiddet olayının gölgesinde, 6-7 Eylül 1955 olaylarının ardından yakmak zorunda kalsa da, torunu Hraç Norşen sayesinde, başından geçenler, yıllar sonra bu kitapla ölümsüzleşir: Babaannemin anlattıklarını ilk dinlediğimde küçücük bir çocuktum. Onun hayat hikâyesini, köyü Pürkü, ailemin hiç tanımadığım fertlerine dair hatıralarını, her birinin yaşadığı acı olayları, yıllar yılı hiç bıkmadan dinledim. Bu kitabı, yaşadıklarının, çektiği çilelerin bilinmesini, duyulmasını çok isteyen babaanneme olan borcumu ödemek için yazdım. Kitaptan Ağavni olduğu yerde donup kaldı. Dipsiz kuyuların en dibinde gibi hissediyordu kendini. Kör ve sağır olmuştu. Yaşıyor muydu, ölmüş müydü, haberi yoktu. Ağlamadı, kendini yerden yere vurmadı, haykırmadı. Sacını başını yolmadı, dövünmedi, ağıt yakmadı. Ayakta, öylece durdu. Boş gözlerle, ifadesiz bir yüzle, ağır ağır sallanarak durdu. Magar da artık Ağavniye bakamıyordu. Bir gece hepimizi dışarı çıkardılar. Karanlığın içinde dağ bayır yürütmeye başladılar. Çavuşlardan biri benim çocukluk arkadaşımdı, Hasan. Evlenirken yardım etmişliğim de vardı ona. Yanıma yanaşıp sessizce sıranın en sonunda kalmamı söyledi. Dediğini yaptım. O da yanımda yürüdü. Heyecandan sesi titriyordu. Sanki o anı yeniden yaşar gibiydi. Bir süre sonra bana yavaş yavaş geride kal, sonra da kimselere görünmeden ayrıl, kendini tepelere vur! Can pazarı bu! dedi. Söylediklerine inanamadım ama bu fırsatı bana herhalde Allah verdi deyip uygun bir anda bir taşın ardına gizlendim. İyice uzaklaştıklarına emin olunca da tepeye doğru kaçıp bir kayanın ardına saklandım. Biraz sonra arka arkaya silahlar patladı. Her şeyi gözlerimle gördüm. Günlerdir saklanıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sıra köydekilere de gelecek. Kaçıp gitmek, güvenli bir yer bulmak gerek
Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan Çileli Ağavni, Sivas-Suşehrine bağlı Pürk köyünde yaşayan Ağavni Norşenin yaşamını anlatırken, 1915 Felaketi sırasında binlerce benzeri yaşanan trajik bir hikâyeyi aktarıyor. Pürkte öğretmenlik yaptığı sırada köyün erkeklerinin tutuklanıp öldürülmeleriyle kocası Avedisi kaybeden, ardından çıkarıldığı tehcir yürüyüşünde annesini ve kızını yitiren Ağavninin, önce Karadaş adındaki bir Kürt köyüne, ardından Zaraya ve nihayet İstanbula uzanan serüvenini, torunu Hraç Norşen anlatıyor. Kanın, gözyaşının, tecavüzlerin, katliamların, çilelerin içinden geçip her defasında hayata tutunmayı başaran Ağavninin hikâyesi, kurbanların da birer iradesi ve çeşit çeşit direnme yolu olduğunu, tarihi zalimler de yazsa, geleceğe bir şeyler bırakma umudunun küçük insanları hayata bağlayabileceğini anlatıyor. Yaşadığı bütün acı olaylara karşın, Ağavni de sıkışıp kaldığı çemberden çıkışın yolunu, yaşadıklarını başkalarına anlatmakta bulur. Defterler dolusunca yazdığı hatıralarını, yine bir şiddet olayının gölgesinde, 6-7 Eylül 1955 olaylarının ardından yakmak zorunda kalsa da, torunu Hraç Norşen sayesinde, başından geçenler, yıllar sonra bu kitapla ölümsüzleşir: Babaannemin anlattıklarını ilk dinlediğimde küçücük bir çocuktum. Onun hayat hikâyesini, köyü Pürkü, ailemin hiç tanımadığım fertlerine dair hatıralarını, her birinin yaşadığı acı olayları, yıllar yılı hiç bıkmadan dinledim. Bu kitabı, yaşadıklarının, çektiği çilelerin bilinmesini, duyulmasını çok isteyen babaanneme olan borcumu ödemek için yazdım. Kitaptan Ağavni olduğu yerde donup kaldı. Dipsiz kuyuların en dibinde gibi hissediyordu kendini. Kör ve sağır olmuştu. Yaşıyor muydu, ölmüş müydü, haberi yoktu. Ağlamadı, kendini yerden yere vurmadı, haykırmadı. Sacını başını yolmadı, dövünmedi, ağıt yakmadı. Ayakta, öylece durdu. Boş gözlerle, ifadesiz bir yüzle, ağır ağır sallanarak durdu. Magar da artık Ağavniye bakamıyordu. Bir gece hepimizi dışarı çıkardılar. Karanlığın içinde dağ bayır yürütmeye başladılar. Çavuşlardan biri benim çocukluk arkadaşımdı, Hasan. Evlenirken yardım etmişliğim de vardı ona. Yanıma yanaşıp sessizce sıranın en sonunda kalmamı söyledi. Dediğini yaptım. O da yanımda yürüdü. Heyecandan sesi titriyordu. Sanki o anı yeniden yaşar gibiydi. Bir süre sonra bana yavaş yavaş geride kal, sonra da kimselere görünmeden ayrıl, kendini tepelere vur! Can pazarı bu! dedi. Söylediklerine inanamadım ama bu fırsatı bana herhalde Allah verdi deyip uygun bir anda bir taşın ardına gizlendim. İyice uzaklaştıklarına emin olunca da tepeye doğru kaçıp bir kayanın ardına saklandım. Biraz sonra arka arkaya silahlar patladı. Her şeyi gözlerimle gördüm. Günlerdir saklanıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sıra köydekilere de gelecek. Kaçıp gitmek, güvenli bir yer bulmak gerek
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat