Çolistan

Stok Kodu:
9789758637140
Boyut:
195-130
Sayfa Sayısı:
128
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2001
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Kürtçe
%20 indirimli
3.90
3.12
9789758637140
39770
Çolistan
Çolistan
3.12
Erê ezê her wisa bêjim! Pêwîst nakê axaftinên din bêjim û dirêj bikim. Tenê, ger pirsa mal û dê û bavê min jî kirin êdî ew bi xwe ji rewşa Helebçeyê agahdar in, dizanin çawa ye! Bi hîç rengekî qala wê nakim ku hûr û girên mal, mezin û piçûk, ber bi gaza bomba kimyewî ketine û.. mirine. Na. Ez naxwazim ku ev çend demên kurt û xweş, pir bixweşî, ji nişka ve têk bibim û dilê hemûyan tije bikim ji xefet û matem û janê. Na! Eger pirsa mal ji min bikin, ezê bêjim: "Baş in", "Ew li Hemedan" in, "Li mala mirovekî bavê min in." Min firmêskên çavên xwe paqij kirin û tiliya xwe ji ser zengilê derî hiland. Zengilê derî di nav hewşê de deng veda. Yalnızlık öldürür Ferhad Pîrbal öykülerinde mizahi ve tiyatral bir dil kullanmayı ve tiyatronun diyalog yönteminden yararlanmayı tercih eder. Çolistandaki öykülerde Pîrbal mizahi bir dil kullanmanın yanısıra var olan trajedinin içinden komik durumları da yakalar Ferhad Pîrbal 1961 yılında Hewlêrde (Erbil) doğdu. 1983 yılında Selahaddin Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. (Evet yanlış okumadınız. Hem de Irakta ve de Saddam rejimi olanca zalimliğiyle sürerken). Pîrbal bu bölümü bitirdikten sonra 1986 yılında Danimarkaya iltica etti. Kısa bir süre sonra Pariste, Sorbonne Üniversitesinde Kürt edebiyatı üzerine lisans eğitimi gördü. Doktorasını da aynı üniversitede yaptıktan sonra 1990 yılında ülkesine geri döndü ve yazınsal çalışmalarına oradan devam etti... Pîrbalın birçok alanda çalışmaları vardır. Kürt dili ve edebiyatı üzerine olan çalışmalarının yanısıra şiirleri, öyküleri ve tiyatro oyunları da yayınlanmış ve okuyucusuyla buluşmuştur. Elimizdeki kitabı Çolistan ise öykülerden oluşuyor. Pîrbal öykülerinde mizahi ve tiyatral bir dil kullanmayı ve tiyatronun diyalog yönteminden yararlanmayı tercih etmiştir. Elimizdeki öykülerde Pîrbal mizahi bir dil kullanmanın yanısıra var olan trajedinin içinden komik durumları yakalamıştır. Önce kapış vardı Önce kopuş vardı. Yerinden yurdundan, sevdiklerinden kopuş. Sonra yalnızlık vardı. Her şeyin yabancı geldiği bir ülkede öldürücü bir yalnızlık. Bunca yalnızlık arasında oyanalacak bir şeyler lazımdı. Yoksa dünya katlanılmazdı. Yalnızlığını örtecek birileri gerekliydi. Belki bir sevgili. Hayal ettiği ile gördüğü arasındaki uçurum yalnızlığı derinleştiren bir duygu olmuştu onun için. İşte Pîrbalın Perewazên Ewrûpayê öyküsünde, mülteci olarak Danimarkaya yerleşmiş ve sık sık ülkesini özleyen karakteri Kurdo da böyle bir duygu içindedir. Bütün arkadaşları yaşları oldukça geçkin kadınlarla birlikte olurken o kendine bunu yedirememektedir. En sonunda bir gazete ilanında gördüğü sarışın ve güzel kızın arkadaşlık ilanına uyar ve kızı görmeye gider. Hikâye de aslında burada başlar. Bir tren yolculuğunda. Karşısında oturan yine yaşı oldukça geçkin ve sarışın bir kadınla, ülke, yalnızlık, mülteci olma meselesi, Avrupalı insanların tarih içindeki kişisel macerası üzerine konuşurken aynı şehirde ineceklerini hatta aynı caddeye gideceklerini öğrenir. Ve nihayetinde görür ki aslında meylettiği ve gazete ilanına icabet ettiği genç ve güzel kadın bu yaşı geçkin olan kadındır. Çünkü kadın gençlik fotoğrafını koymuştur. Kurdo hayal kırıklığına uğrasa da yıllardır duyduğu bir kadına olan özlemi ağır basar ve kadına misafir olur. Bu öykü sadece iki kişi arasında ve genel olarak diyalog yöntemiyle gelişmesine rağmen mülteci Kürtlerin başarılı bir fotoğrafını da çekmiş olur. Kendi ülkesinde hiç yalnızlık çekmemiş, hep kalabalık bir ailenin, dostların, arkadaşların içinde yer almış Kurdo ile hayatı boyunca yalnızlık çekmiş, geçmişi özleyen bir kadın arasındaki tek ortak nokta yalnızlıktır. Bu öyküde sadece Kürtlerin psikolojik ruh hallerine şahit olmayız. Ayrıca kadın üzerinden Danimarkalıların da psikolojilerine, yaşama bakışlarına da şahitlik ederiz. Pîrbal bu öyküsünü tiyatro estetiğini göz önüne alarak yazmıştır. Öykünün biçimsel özellikleri bize bunu göstermektedir. Öyküde iki kişi arasındaki temel çatışmalar, gençlik ve yaşlılık; kalabalıklar ve yalnızlık; doğu ve batı karşıtlığı ve bunların yanısıra karakterlerin içinde bulunduğu çelişkili durum öyküyü tiyatroya daha çok yaklaştırırken onun edebi estetiğini de daha sağlam kılar. Kitapta dikkati çeken bir diğer öykü ise kitaba da ismini veren Çolistandır. Çolistan bu defa Avrupada değil bizzat yazarın kendi ülkesinde geçer ve öykü bir çocuğun gözünden anlatılır. Saddam rejimi insanları kırıp geçirmekte ve Kürtleri sık sık ülkesinden zorla atmaktadır. Anlatıcı bir çocuktur. Arap çocuklarla arkadaşlığı iyidir. Bazı geceler Arap arkadaşında kalmaktadır. Annesi her ne kadar bu durumdan razıysa da babası razı değildir. Anlatıcı çocuk yine bir gece eve gitmediğinde görür ki ailesi çöl diyarına sürgüne gönderilmiştir. Askerler etrafı kuşatmış ve çocuğun da gitmesine izin vermemektedirler. Nihayetinde çocuğun üzerinde futbol maçları için kullanılan ve üzerinde hedef ve saldırı planı olan kağıdı bulduklarında aslında onun ölüm kararı da çıkmış oluyor. Bu öykü savaşın içinde yok olan çocukluk yıllarını ve masumiyeti anlatması açısından önemlidir. Pîrbal burada yine trajik bir durumu anlatmasına rağmen trajik olana sığınmamış, büyük bir ustalıkla onun mizahi olabilecek yönlerini ortaya çıkarmış ve etki gücünü perçinlemiştir. Pîrbal öykülerinde arayışları seven, bu anlamda cesaretli bir yazardır. Sadece durumlarla yetinmeyip, karakterlerini var olan durumun içinde değerlendirip, onların psikolojilerine inen, en özel yanlarını anlatırken onları bir anlamda herkesin kılan bir ustalığa sahiptir. Çolistanda on beş öykü yer almaktadır.
Erê ezê her wisa bêjim! Pêwîst nakê axaftinên din bêjim û dirêj bikim. Tenê, ger pirsa mal û dê û bavê min jî kirin êdî ew bi xwe ji rewşa Helebçeyê agahdar in, dizanin çawa ye! Bi hîç rengekî qala wê nakim ku hûr û girên mal, mezin û piçûk, ber bi gaza bomba kimyewî ketine û.. mirine. Na. Ez naxwazim ku ev çend demên kurt û xweş, pir bixweşî, ji nişka ve têk bibim û dilê hemûyan tije bikim ji xefet û matem û janê. Na! Eger pirsa mal ji min bikin, ezê bêjim: "Baş in", "Ew li Hemedan" in, "Li mala mirovekî bavê min in." Min firmêskên çavên xwe paqij kirin û tiliya xwe ji ser zengilê derî hiland. Zengilê derî di nav hewşê de deng veda. Yalnızlık öldürür Ferhad Pîrbal öykülerinde mizahi ve tiyatral bir dil kullanmayı ve tiyatronun diyalog yönteminden yararlanmayı tercih eder. Çolistandaki öykülerde Pîrbal mizahi bir dil kullanmanın yanısıra var olan trajedinin içinden komik durumları da yakalar Ferhad Pîrbal 1961 yılında Hewlêrde (Erbil) doğdu. 1983 yılında Selahaddin Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. (Evet yanlış okumadınız. Hem de Irakta ve de Saddam rejimi olanca zalimliğiyle sürerken). Pîrbal bu bölümü bitirdikten sonra 1986 yılında Danimarkaya iltica etti. Kısa bir süre sonra Pariste, Sorbonne Üniversitesinde Kürt edebiyatı üzerine lisans eğitimi gördü. Doktorasını da aynı üniversitede yaptıktan sonra 1990 yılında ülkesine geri döndü ve yazınsal çalışmalarına oradan devam etti... Pîrbalın birçok alanda çalışmaları vardır. Kürt dili ve edebiyatı üzerine olan çalışmalarının yanısıra şiirleri, öyküleri ve tiyatro oyunları da yayınlanmış ve okuyucusuyla buluşmuştur. Elimizdeki kitabı Çolistan ise öykülerden oluşuyor. Pîrbal öykülerinde mizahi ve tiyatral bir dil kullanmayı ve tiyatronun diyalog yönteminden yararlanmayı tercih etmiştir. Elimizdeki öykülerde Pîrbal mizahi bir dil kullanmanın yanısıra var olan trajedinin içinden komik durumları yakalamıştır. Önce kapış vardı Önce kopuş vardı. Yerinden yurdundan, sevdiklerinden kopuş. Sonra yalnızlık vardı. Her şeyin yabancı geldiği bir ülkede öldürücü bir yalnızlık. Bunca yalnızlık arasında oyanalacak bir şeyler lazımdı. Yoksa dünya katlanılmazdı. Yalnızlığını örtecek birileri gerekliydi. Belki bir sevgili. Hayal ettiği ile gördüğü arasındaki uçurum yalnızlığı derinleştiren bir duygu olmuştu onun için. İşte Pîrbalın Perewazên Ewrûpayê öyküsünde, mülteci olarak Danimarkaya yerleşmiş ve sık sık ülkesini özleyen karakteri Kurdo da böyle bir duygu içindedir. Bütün arkadaşları yaşları oldukça geçkin kadınlarla birlikte olurken o kendine bunu yedirememektedir. En sonunda bir gazete ilanında gördüğü sarışın ve güzel kızın arkadaşlık ilanına uyar ve kızı görmeye gider. Hikâye de aslında burada başlar. Bir tren yolculuğunda. Karşısında oturan yine yaşı oldukça geçkin ve sarışın bir kadınla, ülke, yalnızlık, mülteci olma meselesi, Avrupalı insanların tarih içindeki kişisel macerası üzerine konuşurken aynı şehirde ineceklerini hatta aynı caddeye gideceklerini öğrenir. Ve nihayetinde görür ki aslında meylettiği ve gazete ilanına icabet ettiği genç ve güzel kadın bu yaşı geçkin olan kadındır. Çünkü kadın gençlik fotoğrafını koymuştur. Kurdo hayal kırıklığına uğrasa da yıllardır duyduğu bir kadına olan özlemi ağır basar ve kadına misafir olur. Bu öykü sadece iki kişi arasında ve genel olarak diyalog yöntemiyle gelişmesine rağmen mülteci Kürtlerin başarılı bir fotoğrafını da çekmiş olur. Kendi ülkesinde hiç yalnızlık çekmemiş, hep kalabalık bir ailenin, dostların, arkadaşların içinde yer almış Kurdo ile hayatı boyunca yalnızlık çekmiş, geçmişi özleyen bir kadın arasındaki tek ortak nokta yalnızlıktır. Bu öyküde sadece Kürtlerin psikolojik ruh hallerine şahit olmayız. Ayrıca kadın üzerinden Danimarkalıların da psikolojilerine, yaşama bakışlarına da şahitlik ederiz. Pîrbal bu öyküsünü tiyatro estetiğini göz önüne alarak yazmıştır. Öykünün biçimsel özellikleri bize bunu göstermektedir. Öyküde iki kişi arasındaki temel çatışmalar, gençlik ve yaşlılık; kalabalıklar ve yalnızlık; doğu ve batı karşıtlığı ve bunların yanısıra karakterlerin içinde bulunduğu çelişkili durum öyküyü tiyatroya daha çok yaklaştırırken onun edebi estetiğini de daha sağlam kılar. Kitapta dikkati çeken bir diğer öykü ise kitaba da ismini veren Çolistandır. Çolistan bu defa Avrupada değil bizzat yazarın kendi ülkesinde geçer ve öykü bir çocuğun gözünden anlatılır. Saddam rejimi insanları kırıp geçirmekte ve Kürtleri sık sık ülkesinden zorla atmaktadır. Anlatıcı bir çocuktur. Arap çocuklarla arkadaşlığı iyidir. Bazı geceler Arap arkadaşında kalmaktadır. Annesi her ne kadar bu durumdan razıysa da babası razı değildir. Anlatıcı çocuk yine bir gece eve gitmediğinde görür ki ailesi çöl diyarına sürgüne gönderilmiştir. Askerler etrafı kuşatmış ve çocuğun da gitmesine izin vermemektedirler. Nihayetinde çocuğun üzerinde futbol maçları için kullanılan ve üzerinde hedef ve saldırı planı olan kağıdı bulduklarında aslında onun ölüm kararı da çıkmış oluyor. Bu öykü savaşın içinde yok olan çocukluk yıllarını ve masumiyeti anlatması açısından önemlidir. Pîrbal burada yine trajik bir durumu anlatmasına rağmen trajik olana sığınmamış, büyük bir ustalıkla onun mizahi olabilecek yönlerini ortaya çıkarmış ve etki gücünü perçinlemiştir. Pîrbal öykülerinde arayışları seven, bu anlamda cesaretli bir yazardır. Sadece durumlarla yetinmeyip, karakterlerini var olan durumun içinde değerlendirip, onların psikolojilerine inen, en özel yanlarını anlatırken onları bir anlamda herkesin kılan bir ustalığa sahiptir. Çolistanda on beş öykü yer almaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat