Devletin Pozitif Yükümlülükleri Ekseninde Özel Hayata Saygı Hakkı AİHS Uygulaması Çerçevesinde Bir İnceleme

Stok Kodu:
9786051467474
Boyut:
160-235
Sayfa Sayısı:
468
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
21.90
17.52
9786051467474
489224
Devletin Pozitif Yükümlülükleri Ekseninde Özel Hayata Saygı Hakkı AİHS Uygulaması Çerçevesinde Bir İnceleme
Devletin Pozitif Yükümlülükleri Ekseninde Özel Hayata Saygı Hakkı AİHS Uygulaması Çerçevesinde Bir İnceleme
17.52
Günümüzde insan haklarının devlete yüklediği yükümlülüklerden yola çıkılarak negatif-pozitif hak ayrımının önemli ölçüde yaygınlık kazandığı görülmektedir. Ancak devletin yükümlülüklerinden hareket edilerek hakların böyle bir sınıflandırmaya tabi tutulmasının eleştiriye açık boyutları bulunmaktadır. Nitekim insan haklarının devlete getirdiği baskın yükümlülüklerle özdeşleştirilerek negatif ve pozitif haklar biçiminde kesin bir sınıflandırılmaya tabi tutulması eleştiriye açık bir yaklaşımdır. Söz konusu yaklaşımın benimsenmesi durumunda -negatif hak- olarak sınıflandırılacak olan özel hayata saygı hakkının, pozitif yükümlülüklerden bağımsız düşünülmesi gerekecektir. Oysa özel hayata saygı hakkının gerçekleştirilmesinin devlete önemli pozitif yükümlülükler yüklemesi söz konusudur.
Pozitif yükümlülüklerin negatif ya da pozitif hak anlayışından bağımsız olarak her bir insan hakkı için gündeme gelebileceğine ilişkin düşüncenin gelişiminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yargısal uygulayıcısı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önemli roller üstlendiği dikkat çekmektedir. Mahkeme, özel hayata saygı hakkı da dâhil olmak üzere Sözleşme'de düzenlenen hakları, taraf devletlere pozitif yükümlülükler yükler şekilde yorumlamakta ve uygulamaktadır.
AİHM tarafından insan haklarının etkili ya da aktif şekilde korunması düşüncesine dayandırılarak önemli ölçüde genişletilmiş olan pozitif yükümlülüklerin bireye ve bireyin haklarına olumlu katkılarda bulunmasına karşın, sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğine dair kavramsal ölçek henüz net bir biçimde belirlenebilmiş değildir. Dolayısıyla pozitif yükümlülüklerin tanımlanmasından ziyade, kapsamından yola çıkılarak anlamlandırılmasının daha doğru bir yöntem olacağını söyleyebiliriz. AİHM tarafından verilen kararlarda da pozitif yükümlülüklere ilişkin net bir tanım ortaya koymaktan kaçınıldığı, ancak söz konusu kavrama kapsamından yola çıkılarak geniş bir çerçeve çizildiği görülmektedir.
Günümüzde insan haklarının devlete yüklediği yükümlülüklerden yola çıkılarak negatif-pozitif hak ayrımının önemli ölçüde yaygınlık kazandığı görülmektedir. Ancak devletin yükümlülüklerinden hareket edilerek hakların böyle bir sınıflandırmaya tabi tutulmasının eleştiriye açık boyutları bulunmaktadır. Nitekim insan haklarının devlete getirdiği baskın yükümlülüklerle özdeşleştirilerek negatif ve pozitif haklar biçiminde kesin bir sınıflandırılmaya tabi tutulması eleştiriye açık bir yaklaşımdır. Söz konusu yaklaşımın benimsenmesi durumunda -negatif hak- olarak sınıflandırılacak olan özel hayata saygı hakkının, pozitif yükümlülüklerden bağımsız düşünülmesi gerekecektir. Oysa özel hayata saygı hakkının gerçekleştirilmesinin devlete önemli pozitif yükümlülükler yüklemesi söz konusudur.
Pozitif yükümlülüklerin negatif ya da pozitif hak anlayışından bağımsız olarak her bir insan hakkı için gündeme gelebileceğine ilişkin düşüncenin gelişiminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yargısal uygulayıcısı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önemli roller üstlendiği dikkat çekmektedir. Mahkeme, özel hayata saygı hakkı da dâhil olmak üzere Sözleşme'de düzenlenen hakları, taraf devletlere pozitif yükümlülükler yükler şekilde yorumlamakta ve uygulamaktadır.
AİHM tarafından insan haklarının etkili ya da aktif şekilde korunması düşüncesine dayandırılarak önemli ölçüde genişletilmiş olan pozitif yükümlülüklerin bireye ve bireyin haklarına olumlu katkılarda bulunmasına karşın, sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğine dair kavramsal ölçek henüz net bir biçimde belirlenebilmiş değildir. Dolayısıyla pozitif yükümlülüklerin tanımlanmasından ziyade, kapsamından yola çıkılarak anlamlandırılmasının daha doğru bir yöntem olacağını söyleyebiliriz. AİHM tarafından verilen kararlarda da pozitif yükümlülüklere ilişkin net bir tanım ortaya koymaktan kaçınıldığı, ancak söz konusu kavrama kapsamından yola çıkılarak geniş bir çerçeve çizildiği görülmektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat