Diyarbakır Sosyolojik Bir İnceleme

Stok Kodu:
9786054454556
Boyut:
145-205
Sayfa Sayısı:
303
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012-05
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
4.72
3.78
9786054454556
155862
Diyarbakır
Diyarbakır Sosyolojik Bir İnceleme
3.777
Herkesçe kabul edildiği üzere kentler muazzamdır. Ancak bazı kentlerin diğer kentler karşısında ve genel olarak kentlerin, kasabalar ve köyler karşısında ekonomik ve kültürel bakımdan üstünlüğünün kanıtı olduğu düşünülmesine ve kentlerin itibarını ispatlamakiçin kullanılan en popüler ölçüt olmasına (Bookchin,1999: 16) rağmen kentlerin barındırdığı nüfusun büyüklüğünü kentlerin muazzamlığının nedeni olarak iddia etmek imkânsızdır. Bunun yanında günlük hayatta pek de düşünülmeden kullanılan kent teriminin neye işaret ettiği, bir başka deyişle, kentin ne olduğuna dair, sosyolojide de bir uzlaşma olmadığı gibi, bu konudaki tartışmalarda dile getirilen yaklaşımlar da güçlü karşıtlıklar biçimini almıştır (Martindale, 2005). Kent terimi ile neyin işaret edildiği üzerindeki uzlaşamama hali aynı zamanda tarihseldir: Örneğin, bugün revaçta olan tanımlardan çok farklı biçimde, Romalılar için kentin anlamı, çevresinden, duvar benzeri savunma alanları ile izole edilmiş, temelde tarım dışı ekonomik faaliyetlerin yaygın olduğu ve diğer yerleşim yerlerine nazaran daha fazla insanın yaşadığı idare ve pazar yeri dolayısıyla daha çok pratik ihtiyaçların şekillendirdiği mekânlar iken aynı dönemde Uzakdoğu'da kentler kutsal mekânlar olarak kavranmış ve tasarlanmıştır. (Sennett, 1999: 27-36). Bugün de kentler ortak özelliklerinden hareketle, kendi içlerinde ticaret kentleri, sanayi kentleri, garnizon kentleri, başkentler, liman kentleri ya da kutsal kentler şeklinde gruplandırılabilse dahi aslında her kent, birbiriyle ilişkili ancak özgünlük içeren coğrafi ve sosyal bağlamlarda, birbirinden farklı ihtiyaçlar sonucunda gelişip şekillendiği için, kentler kendi aralarında heterojen bir görünüm sergilemektedirler. Daha da ötesi kentler sadece kendi aralarında değil, her bir kent de kendi heterojendir; çünkü Aristoteles'in "bir kent farklı tür insanlardan oluşur, benzer insanlar bir kent meydana getiremezler" sözüyle özlü biçimde ortaya koyduğu gibi kentler, heterojenliği varoluşsal bir önkoşul olarak barındırırlar. Dolayısıyla kentlerin muazzamlığının, asıl nedenlerinden ilki kentlerin, evrensel bir tanım yapmayı engelleyici bir çeşitliliğe sahip olmaları (Huot, Thalman ve Valbelle 2000:33), Harvey (2006: 27)'in deyişiyle 'karmaşık şeyler' olmasıdır. Ki bu nedenle, tek boyutlu, evrensel ve statik bir kent tanımı yapmak da kentleri kavrama noktasında oldukça sınırlandırıcıdır. Heterojenlik yanında kentlerin muazzam olmalarının bir diğer önemli nedeni, her kentin kendi tarihi olmasına karşın, insanlık tarihinin büyük ölçüde kentlerin ve kentsel yaşamın tarihi olmasıdır (Hatt ve Reiss, 2002: 27). Kaldı ki sanayi devriminin gerçekleşmesi, kapitalist ekonomik sistemin yerleşikleşmesi ve Dünyadaki birçok ülkenin temsili demokrasiyle yönetilen ulusdevletlere dönüşmesiyle kentlerin insanlık tarihindeki önemi, tarihsel bir sıçrama yapmış; günümüzde globalizasyonun Dünya'da ulaştığı aşama sonucunda ise kentler, ekonomik, politik ve kültürel süreçlerin işlediği etkileşim ağlarının ana bağlantı noktalarına dönüşerek (Castells, 1998) tarihte görülmedik biçimde art ve eşzamanlı nedensellikler örgüsünün merkezine yerleşmiştir. Ayrıca kentler, nüfus bakımından yoğunlaşmış yerler, bütün sosyal grupların günlük yaşamının temelinde yer alan ortak tüketim araçlarının (konut, eğitim, ticaret, sağlık, ulaşım gibi) örgütlenmesine ilişkin sorunlar üzerine kurulan siyasalar da kentlerde yaşayan insanlara doğrudan ulaşımı sağlayan bir köprü görevi gördüğünden, bu konular günümüzde politik partiler için vazgeçilmez bir önem kazanmış; özellikle seçimlerin, siyasi iktidarların şekillenmesinde başat araçlarından biri olduğu ülkelerde kentler, seçim politikalarında önemli bir yer işgal etmeye ve politik partiler seçmenlerden oy toplamak için özellikle kentsel gelişme ve yaşam kalitesini arttırma iddialarıyla birbirlerinin karşısına çıkmaya başlamıştır. Kent ve sorunlarının siyasetin, özellikle de çoğu hükümetin temel gündem maddelerinden biri haline gelmesi ise kentlerin önemi ile birlikte, kentsel alanlara 'müdahale'nin stratejik rolünü de arttırmıştır (14).
Herkesçe kabul edildiği üzere kentler muazzamdır. Ancak bazı kentlerin diğer kentler karşısında ve genel olarak kentlerin, kasabalar ve köyler karşısında ekonomik ve kültürel bakımdan üstünlüğünün kanıtı olduğu düşünülmesine ve kentlerin itibarını ispatlamakiçin kullanılan en popüler ölçüt olmasına (Bookchin,1999: 16) rağmen kentlerin barındırdığı nüfusun büyüklüğünü kentlerin muazzamlığının nedeni olarak iddia etmek imkânsızdır. Bunun yanında günlük hayatta pek de düşünülmeden kullanılan kent teriminin neye işaret ettiği, bir başka deyişle, kentin ne olduğuna dair, sosyolojide de bir uzlaşma olmadığı gibi, bu konudaki tartışmalarda dile getirilen yaklaşımlar da güçlü karşıtlıklar biçimini almıştır (Martindale, 2005). Kent terimi ile neyin işaret edildiği üzerindeki uzlaşamama hali aynı zamanda tarihseldir: Örneğin, bugün revaçta olan tanımlardan çok farklı biçimde, Romalılar için kentin anlamı, çevresinden, duvar benzeri savunma alanları ile izole edilmiş, temelde tarım dışı ekonomik faaliyetlerin yaygın olduğu ve diğer yerleşim yerlerine nazaran daha fazla insanın yaşadığı idare ve pazar yeri dolayısıyla daha çok pratik ihtiyaçların şekillendirdiği mekânlar iken aynı dönemde Uzakdoğu'da kentler kutsal mekânlar olarak kavranmış ve tasarlanmıştır. (Sennett, 1999: 27-36). Bugün de kentler ortak özelliklerinden hareketle, kendi içlerinde ticaret kentleri, sanayi kentleri, garnizon kentleri, başkentler, liman kentleri ya da kutsal kentler şeklinde gruplandırılabilse dahi aslında her kent, birbiriyle ilişkili ancak özgünlük içeren coğrafi ve sosyal bağlamlarda, birbirinden farklı ihtiyaçlar sonucunda gelişip şekillendiği için, kentler kendi aralarında heterojen bir görünüm sergilemektedirler. Daha da ötesi kentler sadece kendi aralarında değil, her bir kent de kendi heterojendir; çünkü Aristoteles'in "bir kent farklı tür insanlardan oluşur, benzer insanlar bir kent meydana getiremezler" sözüyle özlü biçimde ortaya koyduğu gibi kentler, heterojenliği varoluşsal bir önkoşul olarak barındırırlar. Dolayısıyla kentlerin muazzamlığının, asıl nedenlerinden ilki kentlerin, evrensel bir tanım yapmayı engelleyici bir çeşitliliğe sahip olmaları (Huot, Thalman ve Valbelle 2000:33), Harvey (2006: 27)'in deyişiyle 'karmaşık şeyler' olmasıdır. Ki bu nedenle, tek boyutlu, evrensel ve statik bir kent tanımı yapmak da kentleri kavrama noktasında oldukça sınırlandırıcıdır. Heterojenlik yanında kentlerin muazzam olmalarının bir diğer önemli nedeni, her kentin kendi tarihi olmasına karşın, insanlık tarihinin büyük ölçüde kentlerin ve kentsel yaşamın tarihi olmasıdır (Hatt ve Reiss, 2002: 27). Kaldı ki sanayi devriminin gerçekleşmesi, kapitalist ekonomik sistemin yerleşikleşmesi ve Dünyadaki birçok ülkenin temsili demokrasiyle yönetilen ulusdevletlere dönüşmesiyle kentlerin insanlık tarihindeki önemi, tarihsel bir sıçrama yapmış; günümüzde globalizasyonun Dünya'da ulaştığı aşama sonucunda ise kentler, ekonomik, politik ve kültürel süreçlerin işlediği etkileşim ağlarının ana bağlantı noktalarına dönüşerek (Castells, 1998) tarihte görülmedik biçimde art ve eşzamanlı nedensellikler örgüsünün merkezine yerleşmiştir. Ayrıca kentler, nüfus bakımından yoğunlaşmış yerler, bütün sosyal grupların günlük yaşamının temelinde yer alan ortak tüketim araçlarının (konut, eğitim, ticaret, sağlık, ulaşım gibi) örgütlenmesine ilişkin sorunlar üzerine kurulan siyasalar da kentlerde yaşayan insanlara doğrudan ulaşımı sağlayan bir köprü görevi gördüğünden, bu konular günümüzde politik partiler için vazgeçilmez bir önem kazanmış; özellikle seçimlerin, siyasi iktidarların şekillenmesinde başat araçlarından biri olduğu ülkelerde kentler, seçim politikalarında önemli bir yer işgal etmeye ve politik partiler seçmenlerden oy toplamak için özellikle kentsel gelişme ve yaşam kalitesini arttırma iddialarıyla birbirlerinin karşısına çıkmaya başlamıştır. Kent ve sorunlarının siyasetin, özellikle de çoğu hükümetin temel gündem maddelerinden biri haline gelmesi ise kentlerin önemi ile birlikte, kentsel alanlara 'müdahale'nin stratejik rolünü de arttırmıştır (14).
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat