Dünya Görüşü

Stok Kodu:
9786056108419
Boyut:
200-200
Sayfa Sayısı:
303
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-2
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
20.00
16.00
9786056108419
111507
Dünya Görüşü
Dünya Görüşü
16.00
Aynı eğilimden geçen hukukçular, hekimler, mühendislerden bazıları nasıl oluyordu da alıp başlarını gidiyor, çok başarılı noktalara gelebiliyorlarken diğerleri genelde suçu kendilerini 'çevreleyen' koşullara atıp 'makus bir talihin kurbanı' olarak toplumsal hayatın adeta 'tortuları' haline dönüşüyorlardı' Önceleri 'Vicdandır aradaki belirleyici fark!" dedim. Hipokrat'tan bu yana söylenir durur: "İyi hekim, kölü hekim değil, aynı eğitimi almış vicdanlı ve vicdansız hekimler vardır." Sonradan Cemil Meric'in "aydın (münevver) olmak" tanımından yola çıkarak, "Mukaddesi olup olmaması belirler, tüm mesleklerdeki 'iyiler' ile 'kötüler' arasındaki farkı!" diye düşünmeye başladım. Serbest piyasa ekonomisi ve küresel rekabeti dikkate aldığımızda en temel öğe olan "Daha iyi, iyinin düşmanıdır" meselesini çözmek adına yola çıktığım arayışta, Bertolt Brecht'te de bir sığınak buldum. Brecht "Yedi Ölümcül Günah" (Die sieben Todsünden) adlı oyununun Kurt Weill tarafından bestelenmiş Anna'nın bir şarkısında ünlü Latin deyişini kullanır: "Müssigang ist aller Laster Anfang" (Nihil agendo homines male agere discunt) Türkçede şöyle karşılanabilir: "Tembellik her türlü 'yükün' (melanetin, kötülüğün) başlangıcıdır"... Ben "tembelliğe" bir de "yılgınlığı" eklemiştim. Artık düsturum hazırdı: Vicdanlı, mukaddesi olan, çalışkan ve umutlu insanların meslekte "iyi" olabilmek için çok ciddi avantajları oluşuyordu. Grunig'e göre, her şeyi belirleyen "dünya görüşü" idi. O da pek çok kuramcı gibi İngilizcesi için tatmin edici bir kavram öneremiyor ve Almancasını kullanmak zorunda kalıyordu: Weltanschauung! Sektörün nitelikli insan kaynağı ihtiyacım karşılamak önemliydi. Ancak ondan da ötede ve de temel belirleyen olarak "dünya görüşü" ile "yaşam stilr'nin birleştirilmesi, derinlik kazanılmasının sağlanması gerekiyordu. Bunun için Türkiye'nin en nitelikli beyinleri kültürel birikimlerini iş ve iletişim dünyasının orta ve üst kademe yöneticileriyle ve de profesyonelliğin bir adım önüne geçmiş iletişim uzmanlarıyla paylaşabilirlerdi. Sağ olsunlar, öyle de yaptılar... İşte bu kitap da böyle oluştu.
Aynı eğilimden geçen hukukçular, hekimler, mühendislerden bazıları nasıl oluyordu da alıp başlarını gidiyor, çok başarılı noktalara gelebiliyorlarken diğerleri genelde suçu kendilerini 'çevreleyen' koşullara atıp 'makus bir talihin kurbanı' olarak toplumsal hayatın adeta 'tortuları' haline dönüşüyorlardı' Önceleri 'Vicdandır aradaki belirleyici fark!" dedim. Hipokrat'tan bu yana söylenir durur: "İyi hekim, kölü hekim değil, aynı eğitimi almış vicdanlı ve vicdansız hekimler vardır." Sonradan Cemil Meric'in "aydın (münevver) olmak" tanımından yola çıkarak, "Mukaddesi olup olmaması belirler, tüm mesleklerdeki 'iyiler' ile 'kötüler' arasındaki farkı!" diye düşünmeye başladım. Serbest piyasa ekonomisi ve küresel rekabeti dikkate aldığımızda en temel öğe olan "Daha iyi, iyinin düşmanıdır" meselesini çözmek adına yola çıktığım arayışta, Bertolt Brecht'te de bir sığınak buldum. Brecht "Yedi Ölümcül Günah" (Die sieben Todsünden) adlı oyununun Kurt Weill tarafından bestelenmiş Anna'nın bir şarkısında ünlü Latin deyişini kullanır: "Müssigang ist aller Laster Anfang" (Nihil agendo homines male agere discunt) Türkçede şöyle karşılanabilir: "Tembellik her türlü 'yükün' (melanetin, kötülüğün) başlangıcıdır"... Ben "tembelliğe" bir de "yılgınlığı" eklemiştim. Artık düsturum hazırdı: Vicdanlı, mukaddesi olan, çalışkan ve umutlu insanların meslekte "iyi" olabilmek için çok ciddi avantajları oluşuyordu. Grunig'e göre, her şeyi belirleyen "dünya görüşü" idi. O da pek çok kuramcı gibi İngilizcesi için tatmin edici bir kavram öneremiyor ve Almancasını kullanmak zorunda kalıyordu: Weltanschauung! Sektörün nitelikli insan kaynağı ihtiyacım karşılamak önemliydi. Ancak ondan da ötede ve de temel belirleyen olarak "dünya görüşü" ile "yaşam stilr'nin birleştirilmesi, derinlik kazanılmasının sağlanması gerekiyordu. Bunun için Türkiye'nin en nitelikli beyinleri kültürel birikimlerini iş ve iletişim dünyasının orta ve üst kademe yöneticileriyle ve de profesyonelliğin bir adım önüne geçmiş iletişim uzmanlarıyla paylaşabilirlerdi. Sağ olsunlar, öyle de yaptılar... İşte bu kitap da böyle oluştu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat