Emperyalizmin Oyuncağı Ermeni Sorunu

Stok Kodu:
9786055828127
Boyut:
140-200
Sayfa Sayısı:
242
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2000-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
3.33
2.67
9786055828127
107110
Emperyalizmin Oyuncağı Ermeni Sorunu
Emperyalizmin Oyuncağı Ermeni Sorunu
2.667
Gürbüz Evren bu kitabı neden yazdığını şöyle anlatıyor: Nenelerimin (anneannem ve babaannem) ve Hacı dedemin ya¬şadıklarını birçok kez dinledim. Anlattıklarını dizlerinin di¬binde, çocukluk yıllarımda, içinde acıdan, ölümden, hastalıktan, yok¬sulluktan, kan ve silahtan başka bir şeyin olmadığı bir masalı dinler gibi dinledim. Sonra, büyüdükçe her detayı sorgulayarak dinledim. Kendimce analizler yaparak, ama çoğu kez de, hiçbir sonuca varamadan dinledim. Bu üç sevgili büyüğüm de, her defasında, yaşadıklarını anla¬tır¬ken, sessiz sessiz gözyaşı dökerdi. Acılarını, yüreklerinin bir yerlerinde duyarak, ama büyük bir ağırbaşlılıkla yaşar, kin ve nefrete mağlup olmayan bir asalet taşırlardı. Onlar hikâyelerini hiçbir zaman beni bir Ermeni düşmanı olmaya itecek tarzda an¬latmadılar. Yine onlar, bugün, aydın geçinen ve olaylara hep kendi ülkesini ve halkını suçlu kabul ederek, tarihinden utanan çokbilmişlerden daha doğru, daha anlamlı tahliller yaparak, Oğul, biz Ermenilerle kardeşçe yaşıyor, her yerde birlikte oluyor, sa¬dece, onlar kiliseye biz de camiye giderken ayrılıyorduk. Ne zaman ki Urus (Rus) geldi, Kozak geldi, Ermeni komitecileri onlarla birlik oldu, sonra Frenk geldi, İngiliz geldi, o zaman işler değişti diyerek, bu olayların temelinde emperyalizm olduğunu söylüyorlardı sanki. Aynı sözleri Agop amcanın ağzından dinlemiştim. Ama onlara kimse fikirlerini sormamış, istemedikleri bir savaşın suçsuz suç¬luları olmalarına karar kılınmıştı. Babaannemin şu sözleri ku¬laklarımda yankılanır: Ermenilerle çok iyi komşuluğumuz vardı. Bir yere giderken, evle¬rimizi birbirimize teslim ederdik. Allah var, onlardan çok şey öğrenmiş¬tim. Güzel yemekleri, evlerin temizliğini, insanlara olan saygılarını gö¬rüp etkilenirdim. Evlerini güzel yaparlardı. Kiliselerini de. Biz de on¬lara bakıp, daha iyisini yapalım diye uğraşırdık. Görünmeyen, güzel bir re¬kabet havası vardı. Geçmişte, Ermenilerle Türklerin birlikte oturduk¬ları köylere, mahallelere bakın, ayakta kalmış yapıların hepsi güzeldir. Onlar gittikten sonra, bizim Hasankalede taş evler yerine hep toprak damlı evler yapılır oldu.
Gürbüz Evren bu kitabı neden yazdığını şöyle anlatıyor: Nenelerimin (anneannem ve babaannem) ve Hacı dedemin ya¬şadıklarını birçok kez dinledim. Anlattıklarını dizlerinin di¬binde, çocukluk yıllarımda, içinde acıdan, ölümden, hastalıktan, yok¬sulluktan, kan ve silahtan başka bir şeyin olmadığı bir masalı dinler gibi dinledim. Sonra, büyüdükçe her detayı sorgulayarak dinledim. Kendimce analizler yaparak, ama çoğu kez de, hiçbir sonuca varamadan dinledim. Bu üç sevgili büyüğüm de, her defasında, yaşadıklarını anla¬tır¬ken, sessiz sessiz gözyaşı dökerdi. Acılarını, yüreklerinin bir yerlerinde duyarak, ama büyük bir ağırbaşlılıkla yaşar, kin ve nefrete mağlup olmayan bir asalet taşırlardı. Onlar hikâyelerini hiçbir zaman beni bir Ermeni düşmanı olmaya itecek tarzda an¬latmadılar. Yine onlar, bugün, aydın geçinen ve olaylara hep kendi ülkesini ve halkını suçlu kabul ederek, tarihinden utanan çokbilmişlerden daha doğru, daha anlamlı tahliller yaparak, Oğul, biz Ermenilerle kardeşçe yaşıyor, her yerde birlikte oluyor, sa¬dece, onlar kiliseye biz de camiye giderken ayrılıyorduk. Ne zaman ki Urus (Rus) geldi, Kozak geldi, Ermeni komitecileri onlarla birlik oldu, sonra Frenk geldi, İngiliz geldi, o zaman işler değişti diyerek, bu olayların temelinde emperyalizm olduğunu söylüyorlardı sanki. Aynı sözleri Agop amcanın ağzından dinlemiştim. Ama onlara kimse fikirlerini sormamış, istemedikleri bir savaşın suçsuz suç¬luları olmalarına karar kılınmıştı. Babaannemin şu sözleri ku¬laklarımda yankılanır: Ermenilerle çok iyi komşuluğumuz vardı. Bir yere giderken, evle¬rimizi birbirimize teslim ederdik. Allah var, onlardan çok şey öğrenmiş¬tim. Güzel yemekleri, evlerin temizliğini, insanlara olan saygılarını gö¬rüp etkilenirdim. Evlerini güzel yaparlardı. Kiliselerini de. Biz de on¬lara bakıp, daha iyisini yapalım diye uğraşırdık. Görünmeyen, güzel bir re¬kabet havası vardı. Geçmişte, Ermenilerle Türklerin birlikte oturduk¬ları köylere, mahallelere bakın, ayakta kalmış yapıların hepsi güzeldir. Onlar gittikten sonra, bizim Hasankalede taş evler yerine hep toprak damlı evler yapılır oldu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat