Gelibolu Günlüğü

Stok Kodu:
9789759044558
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
192
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-03
Çeviren:
Rusça
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
3.90
3.12
9789759044558
99399
Gelibolu Günlüğü
Gelibolu Günlüğü
3.12
1917 Ekim devriminden sonra çıkan iç savaş sonucunda Rusyada Bolşevikler zafere ulaşır ve mağlup olan General P.N. Vrangelin komutanlığında Beyaz Ordu, 1920 Kasımının başında son kalesi olan Kırımı da kaybederek, 130 gemi ile İstanbula ulaşır. Gemilerdeki toplam mülteci sayısı yaklaşık 150.000 kadardı. 15 gün boyunca süren tartışmalardan sonra, Fransız işgal güçleri komutanlığı, beklemekten yorgun düşen insanlara karaya çıkma izni verdi ve daha sonra onları üç askeri kampta yerleştirmeye karar verdi. Don Kazak birliklerinin yerleşeceği birincisi İstanbul yakınlarındaki Çatalcada kurulmalı idi; Gelibolu yakınlarında kurulması planlanan ikincisinde Rus ordusunun tüm düzenli birliklerini içine alan 1.Kolordu yerleşecekti ve üçüncüsü Ege Denizinin kuzeyinde Lemnos adasında Kuban ve Tersk Kazakları için kurulmalı idi. Fransızlar kampta kalanlara gıda desteği verilmesine ve yerleşme için gerekli malzemenin temin edilmesine razı oldular. Bunun karşılığında tüm ticari gemilerle yükleri Fransaya teslim edildi. Gelibolunun çevresi kendine özgü çekiciliğini yitirmiş; otlar, kış mevsimindeki gibi sarı; buğday neredeyse her yerde toplanmış; çiçekler solmuş. Parıldayan haşhaşlar kıpkırmızı. Küçük Asyada bağlar yeşermiş. Bazı akşamlarda bahçelerde insanı şarhoş eden yasemin kokusu duyuluyor. Koyu kırmızı çiçekli nar ağaçları görülüyor. S.M.Sevlyakovun evinin önünde akasyaya benzer bilinmeyen bir ağacın üstü; acaip, küçük, kuyruklu çiçeklerle kaplanmış. Gelibolu bahçelerinde Rus insanına (hatta Güney Rusyada yaşayanlara) tanıdık ağaç az. Burada daha çok nar, insan eline benzer koyu renkli ve geniş yapraklı incir, badem, ayva, bazı yerlerde defne, manolya, zakkum ve mersin var. Evlerin yanındaki Türk mezarları (Ben şimdi kuşkulanıyorum, mezar mı bunlar') hala bunlardan çok hoşlanıyorum; özellikle Kutepovun evinin yanındaki küçük mezardan. Gelibolu topraklarında son dakikalarımızı geçiriyoruz. Aleksiyevcilerin binişi bitmek üzere, sırada biz varız. Çocuklar üzüm, üzüm diye bağırıyor; Gallipoliye geldiğimizde incir, incir diye bağırıyorlardı. Fransızlar o zamanlar çoğunlukla kaba ve kibirliydiler, şimdiyse hattın üzerinde alışıldık Senegal devriyesi de yok. Yalnızca yüklemelerin değişmez üyesi şişman Teğmen Buse, hat üzerinde sırayla giden subay ve erleri sayıyor.
1917 Ekim devriminden sonra çıkan iç savaş sonucunda Rusyada Bolşevikler zafere ulaşır ve mağlup olan General P.N. Vrangelin komutanlığında Beyaz Ordu, 1920 Kasımının başında son kalesi olan Kırımı da kaybederek, 130 gemi ile İstanbula ulaşır. Gemilerdeki toplam mülteci sayısı yaklaşık 150.000 kadardı. 15 gün boyunca süren tartışmalardan sonra, Fransız işgal güçleri komutanlığı, beklemekten yorgun düşen insanlara karaya çıkma izni verdi ve daha sonra onları üç askeri kampta yerleştirmeye karar verdi. Don Kazak birliklerinin yerleşeceği birincisi İstanbul yakınlarındaki Çatalcada kurulmalı idi; Gelibolu yakınlarında kurulması planlanan ikincisinde Rus ordusunun tüm düzenli birliklerini içine alan 1.Kolordu yerleşecekti ve üçüncüsü Ege Denizinin kuzeyinde Lemnos adasında Kuban ve Tersk Kazakları için kurulmalı idi. Fransızlar kampta kalanlara gıda desteği verilmesine ve yerleşme için gerekli malzemenin temin edilmesine razı oldular. Bunun karşılığında tüm ticari gemilerle yükleri Fransaya teslim edildi. Gelibolunun çevresi kendine özgü çekiciliğini yitirmiş; otlar, kış mevsimindeki gibi sarı; buğday neredeyse her yerde toplanmış; çiçekler solmuş. Parıldayan haşhaşlar kıpkırmızı. Küçük Asyada bağlar yeşermiş. Bazı akşamlarda bahçelerde insanı şarhoş eden yasemin kokusu duyuluyor. Koyu kırmızı çiçekli nar ağaçları görülüyor. S.M.Sevlyakovun evinin önünde akasyaya benzer bilinmeyen bir ağacın üstü; acaip, küçük, kuyruklu çiçeklerle kaplanmış. Gelibolu bahçelerinde Rus insanına (hatta Güney Rusyada yaşayanlara) tanıdık ağaç az. Burada daha çok nar, insan eline benzer koyu renkli ve geniş yapraklı incir, badem, ayva, bazı yerlerde defne, manolya, zakkum ve mersin var. Evlerin yanındaki Türk mezarları (Ben şimdi kuşkulanıyorum, mezar mı bunlar') hala bunlardan çok hoşlanıyorum; özellikle Kutepovun evinin yanındaki küçük mezardan. Gelibolu topraklarında son dakikalarımızı geçiriyoruz. Aleksiyevcilerin binişi bitmek üzere, sırada biz varız. Çocuklar üzüm, üzüm diye bağırıyor; Gallipoliye geldiğimizde incir, incir diye bağırıyorlardı. Fransızlar o zamanlar çoğunlukla kaba ve kibirliydiler, şimdiyse hattın üzerinde alışıldık Senegal devriyesi de yok. Yalnızca yüklemelerin değişmez üyesi şişman Teğmen Buse, hat üzerinde sırayla giden subay ve erleri sayıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat