İki Gavs-ı Enam Abdülkâdir Geylânî ve Abdüsselâm el-Esmer Kaddesallâhu esrârahumâ

Stok Kodu:
9786056263545
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
212
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
9.00
7.20
9786056263545
148672
İki Gavs-ı Enam Abdülkâdir Geylânî ve Abdüsselâm el-Esmer
İki Gavs-ı Enam Abdülkâdir Geylânî ve Abdüsselâm el-Esmer Kaddesallâhu esrârahumâ
7.2
İlk bölümü Kâdirî tarîkatine ayrılmış olan eser, ikinci bölümde Arûsî tarîkatini anlatmaktadır. Türkiye'de neredeyse hiç tanınmayan bu tarîkat hakkında, kendisi de bir Arûsî şeyhi olan Filibeli Ahmed Hilmi Bey tarafından kaleme alınmış değerli bir kaynak. Tarîkatin Türkiye'deki seyrini de okuyucuya sunan ve bugüne kadar yayınlanmamış fotoğraflarla zenginleştirilmiş elinizdeki baskı, meraklılarının heyecanla beklediği bir çalışma. ÖNSÖZ Arûsî tarîkatinin ilk müessisi Medyeniyye, Çeştiyye ve Şâzeliyye ricâlinden Seyyid Ahmed bin Arûs hazretleridir. 1 Ahmed bin Arûs hazretleri dolayısıyla bu tarîkate Arûsiyye denilmiştir. Seyyid Abdüsselâm el-Esmer hazretleri Arûsiyye tarîkatinde yetişmiş, ayrıca Şâzeliyye meşâyihinden Abdülvâhid Dukkâlî hazretlerine intisâb etmiştir. Kendisinden sonra bütün Arûsîler Hazret-i Abdüsselâm elEsmeri pîr olarak kabul etmişlerdir. İlk müçtehid Ahmed 1 Hazret-i Pîr Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin birinci Şâzelî silsilesi: Hazret-i Pîr Ebul-Hasen eş-Şâzelî, Hazret-i Şeyh Ebû Râvî Abdullah bin Meşhur bin Fahl bin Ali el-Kâlî, Hazret-i Şeyh Ebû Terlis Ahmed bin Abdullah er-Reşîd es-Sâhilî, Hazret-i Şeyh Fethullah bin Ebu Res el-Kırvânî, Hazret-i Şeyh Abdülvâhid Dukkâlî, Hazret-i Pîr Seyyid Abdüsselâm el-Esmer el-Feytûrî. Hazret-i Pîr Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin ikinci Şâzelî silsilesi: Hazret-i Pîr Ebul-Hasen eş-Şâzelî, Hazret-i Şeyh EbulAbbâs el-Mürsî, Hazret-i Şeyh Yakut Arşî, Hazret-i Şeyh Fethullah ibn Yusuf Acemî (Fethullah el-Acemiyyül-Horasânî), Hazret-i Pîr Ahmed bin Arûs, Hazret-i Şeyh Abdullah bin Aliyyül-Kâlî (Ebû Râvî el-Fahl), Hazret-i Şeyh Ahmed bin Abdullah er-Reşîd elMarûf bi-Ebit-Teleys, Hazret-i Şeyh Fethullah Ebû Res Kırvânî, Hazret-i Şeyh Abdulvâhid Dukkâlî, Hazret-i Pîr Seyyid Abdüsselâm el-Esmer el-Feytûrî. Hazret-i Pîr Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin Çeştiyye silsilesi: Hazret-i Pîr Muinüddîn Çeştî, Hazret-i Şeyh Kutbüddîn Dehlevî, Hazret-i Şeyh Feridüddîn-i Şekirgencî, Hazret-i Şeyh Nizâmüddîn Dehlevî, Hazret-i Şeyh Nasıruddîn Evdehî, Hazret-i Şeyh Sadreddin Nakûrî, Hazret-i Şeyh Seyyid Fethullah el-AcemiyyülHorasânî, Hazret-i Pîr Ahmed bin Arûs, Hazret-i Pîr Seyyid Abdüsselâm el-Esmer el-Feytûrî.ii bin Arûs hazretlerine hürmeten, bu ikinci içtihada Selâmiyye denilmiş ve bu tarîkatin adı Arûsî-Selâmiyye olmuştur. Elinizdeki kitapta da görüleceği üzere, Hazret-i Pîrin Abdülkâdir Geylânî hazretleri hakkında söylemiş olduğu nutuklardan dolayı Arûsîlerin Abdülkâdir Geylânî hazretlerine ayrı bir muhabbetleri vardır. Bu sebepten olsa gerek İki Gavs-ı Enâm adlı kitabın birinci bölümü Abdülkâdir Geylânî hazretlerine ayrılmıştır. Bahsi geçen manevî yakınlığın dışında, Arûsîliğin Kâdirîlikle hiçbir şekilde silsile birlikteliği olmadığı gibi, Kâdirîliğin kolu olabileceğini düşündürecek bir mesele de yoktur. Bazı silsile kitaplarında Kâdiriyyenin Arûsiyye isminde bir kolu geçerse de, bu sadece bir isim benzerliğidir. On dokuzuncu yüzyılda Hindistanda Seyyid Muhammed Arûsî tarafından içtihat edilmiş bir Kâdirî koludur ve bu silsile hâlen devam etmektedir. Arûsîliğin Anadolu, Rumeli veya İstanbula on dokuzuncu yüzyıla kadar geldiğine dâir elimizde bir belge yoktur. Ancak bazı rivâyetler vardır. Bu rivâyetlerden birincisi, Arûsî-Selâmiyyenin Girit adasında görüldüğüne dâirdir. Fakat ne zaman, kim tarafından Giritin neresinde görülmüş belli değildir. İkincisi, İstanbulda Maltepe-Kartal civarında Seyyid Abdüsselâm el-Esmer ismiyle bir camii inşa edildiğidir. Yakın zamana kadar var olduğu söylenen bu caminin eskiden bir Arûsî dergâhı olduğu rivâyet ediliyorsa da, arşiv kayıtlarında böyle bir bilgiye rastlanmamıştır. Üçüncü rivâyet, Çanakkale harbi sırasında orduda bulunan Hacı Mesud Efendi isminde Libyalı bir askerle alâkalıdır. Kendisi Çanakkale harbi için Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin manevî emriyle gönderildiğini beyân etmiş ve ordu içinde pek çok kerametleri görülmüş, himmetleri âşikâr olmuştur. Kabr-i şerîfinin İzmirde bir iii kabristanda olduğunu ilk kez Anadolu Evliyaları adlı eserinde Nezihe Araz yazmışsa da kabir taşı bulunamamıştır. Daha sonra Arûsî-Selâmiyyenin İstanbulda ortaya çıkışı, Osmanlı âlimlerinden Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi Bey Efendi ile olmuştur. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi [Mihr-i Dîn Arûsî] (1865 / 1914): Ahmed Hilmi Bey bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Filibede doğmuştur. Babası Şehbender (Konsolos) Süleyman Bey, annesi Şevkiye Hanımdır. İlk öğrenimini Filibe müftüsünden almış, daha sonra Bulgaristanda Rüşdiye mektebini bitirmiştir. 93 Harbinden sonra ailesiyle önce Edirneye, ardından İstanbula gelmiş ve burada eğitimine devam etmiştir. İlk memuriyetine İstanbulda posta idaresinde başlayan Ahmed Hilmi Bey, daha sonra ailesiyle birlikte İzmire gider. Burada dört yıldan fazla posta idaresinde çalıştıktan sonra, Beyrut vilayetinde posta müdürlüğüne atanır. Beyrutta Jön Türklerle temasa geçen Şehbenderzâde, oradan Mısıra gitmiştir. 1901de İstanbula dönmüş, kısa süre sonra da Sultan II. Abdülhamide karşı muhalif fikirlerinden dolayı Fizana sürülmüştür. Fizana sürgün edilenler sahil şehirlerinde, kasabalarda otururlar, adları Fizana sürülmüş olurdu. Şehbenderzâde de Fizana gitmeden Zıleytin civarında kalmış ve orada bulunduğu süre içinde Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin türbesini ziyaret etmiş, o günkü seccâde-nişîne intisâb ederek Arûsî-Selâmiyyeden seyr ü sülûk görmüştür. Sürgün cezası bittiğinde, hilâfet almış bir Arûsî-Selâmî şeyhi olarak İstanbula dönmüştür. Osmanlı matbuatında risâle iv hacminde de olsa ilk kez Abdüsselâm el-Esmer hakkında kitap yazan Ahmed Hilmi Bey olmuş, İslam Tarihi, Senûsîler ve Sultan Abdülhamid adlı kitaplarında da Arûsîlik hakkında bilgi vermiştir. Bu zâtın uyandırdığı bir dergâh veya dervişleri olduğuna dâir bir bilgiye ulaşılamamıştır. Tek bildiğimiz, yine kendisinin naklettiğine göre, Sırrı Bey ismindeki bir ihvânıdır. Onun da kim ve nerede olduğu bilinmiyor. II. Meşrutiyetin îlânından sonra İstanbula dönen Ahmed Hilmi...
İlk bölümü Kâdirî tarîkatine ayrılmış olan eser, ikinci bölümde Arûsî tarîkatini anlatmaktadır. Türkiye'de neredeyse hiç tanınmayan bu tarîkat hakkında, kendisi de bir Arûsî şeyhi olan Filibeli Ahmed Hilmi Bey tarafından kaleme alınmış değerli bir kaynak. Tarîkatin Türkiye'deki seyrini de okuyucuya sunan ve bugüne kadar yayınlanmamış fotoğraflarla zenginleştirilmiş elinizdeki baskı, meraklılarının heyecanla beklediği bir çalışma. ÖNSÖZ Arûsî tarîkatinin ilk müessisi Medyeniyye, Çeştiyye ve Şâzeliyye ricâlinden Seyyid Ahmed bin Arûs hazretleridir. 1 Ahmed bin Arûs hazretleri dolayısıyla bu tarîkate Arûsiyye denilmiştir. Seyyid Abdüsselâm el-Esmer hazretleri Arûsiyye tarîkatinde yetişmiş, ayrıca Şâzeliyye meşâyihinden Abdülvâhid Dukkâlî hazretlerine intisâb etmiştir. Kendisinden sonra bütün Arûsîler Hazret-i Abdüsselâm elEsmeri pîr olarak kabul etmişlerdir. İlk müçtehid Ahmed 1 Hazret-i Pîr Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin birinci Şâzelî silsilesi: Hazret-i Pîr Ebul-Hasen eş-Şâzelî, Hazret-i Şeyh Ebû Râvî Abdullah bin Meşhur bin Fahl bin Ali el-Kâlî, Hazret-i Şeyh Ebû Terlis Ahmed bin Abdullah er-Reşîd es-Sâhilî, Hazret-i Şeyh Fethullah bin Ebu Res el-Kırvânî, Hazret-i Şeyh Abdülvâhid Dukkâlî, Hazret-i Pîr Seyyid Abdüsselâm el-Esmer el-Feytûrî. Hazret-i Pîr Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin ikinci Şâzelî silsilesi: Hazret-i Pîr Ebul-Hasen eş-Şâzelî, Hazret-i Şeyh EbulAbbâs el-Mürsî, Hazret-i Şeyh Yakut Arşî, Hazret-i Şeyh Fethullah ibn Yusuf Acemî (Fethullah el-Acemiyyül-Horasânî), Hazret-i Pîr Ahmed bin Arûs, Hazret-i Şeyh Abdullah bin Aliyyül-Kâlî (Ebû Râvî el-Fahl), Hazret-i Şeyh Ahmed bin Abdullah er-Reşîd elMarûf bi-Ebit-Teleys, Hazret-i Şeyh Fethullah Ebû Res Kırvânî, Hazret-i Şeyh Abdulvâhid Dukkâlî, Hazret-i Pîr Seyyid Abdüsselâm el-Esmer el-Feytûrî. Hazret-i Pîr Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin Çeştiyye silsilesi: Hazret-i Pîr Muinüddîn Çeştî, Hazret-i Şeyh Kutbüddîn Dehlevî, Hazret-i Şeyh Feridüddîn-i Şekirgencî, Hazret-i Şeyh Nizâmüddîn Dehlevî, Hazret-i Şeyh Nasıruddîn Evdehî, Hazret-i Şeyh Sadreddin Nakûrî, Hazret-i Şeyh Seyyid Fethullah el-AcemiyyülHorasânî, Hazret-i Pîr Ahmed bin Arûs, Hazret-i Pîr Seyyid Abdüsselâm el-Esmer el-Feytûrî.ii bin Arûs hazretlerine hürmeten, bu ikinci içtihada Selâmiyye denilmiş ve bu tarîkatin adı Arûsî-Selâmiyye olmuştur. Elinizdeki kitapta da görüleceği üzere, Hazret-i Pîrin Abdülkâdir Geylânî hazretleri hakkında söylemiş olduğu nutuklardan dolayı Arûsîlerin Abdülkâdir Geylânî hazretlerine ayrı bir muhabbetleri vardır. Bu sebepten olsa gerek İki Gavs-ı Enâm adlı kitabın birinci bölümü Abdülkâdir Geylânî hazretlerine ayrılmıştır. Bahsi geçen manevî yakınlığın dışında, Arûsîliğin Kâdirîlikle hiçbir şekilde silsile birlikteliği olmadığı gibi, Kâdirîliğin kolu olabileceğini düşündürecek bir mesele de yoktur. Bazı silsile kitaplarında Kâdiriyyenin Arûsiyye isminde bir kolu geçerse de, bu sadece bir isim benzerliğidir. On dokuzuncu yüzyılda Hindistanda Seyyid Muhammed Arûsî tarafından içtihat edilmiş bir Kâdirî koludur ve bu silsile hâlen devam etmektedir. Arûsîliğin Anadolu, Rumeli veya İstanbula on dokuzuncu yüzyıla kadar geldiğine dâir elimizde bir belge yoktur. Ancak bazı rivâyetler vardır. Bu rivâyetlerden birincisi, Arûsî-Selâmiyyenin Girit adasında görüldüğüne dâirdir. Fakat ne zaman, kim tarafından Giritin neresinde görülmüş belli değildir. İkincisi, İstanbulda Maltepe-Kartal civarında Seyyid Abdüsselâm el-Esmer ismiyle bir camii inşa edildiğidir. Yakın zamana kadar var olduğu söylenen bu caminin eskiden bir Arûsî dergâhı olduğu rivâyet ediliyorsa da, arşiv kayıtlarında böyle bir bilgiye rastlanmamıştır. Üçüncü rivâyet, Çanakkale harbi sırasında orduda bulunan Hacı Mesud Efendi isminde Libyalı bir askerle alâkalıdır. Kendisi Çanakkale harbi için Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin manevî emriyle gönderildiğini beyân etmiş ve ordu içinde pek çok kerametleri görülmüş, himmetleri âşikâr olmuştur. Kabr-i şerîfinin İzmirde bir iii kabristanda olduğunu ilk kez Anadolu Evliyaları adlı eserinde Nezihe Araz yazmışsa da kabir taşı bulunamamıştır. Daha sonra Arûsî-Selâmiyyenin İstanbulda ortaya çıkışı, Osmanlı âlimlerinden Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi Bey Efendi ile olmuştur. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi [Mihr-i Dîn Arûsî] (1865 / 1914): Ahmed Hilmi Bey bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Filibede doğmuştur. Babası Şehbender (Konsolos) Süleyman Bey, annesi Şevkiye Hanımdır. İlk öğrenimini Filibe müftüsünden almış, daha sonra Bulgaristanda Rüşdiye mektebini bitirmiştir. 93 Harbinden sonra ailesiyle önce Edirneye, ardından İstanbula gelmiş ve burada eğitimine devam etmiştir. İlk memuriyetine İstanbulda posta idaresinde başlayan Ahmed Hilmi Bey, daha sonra ailesiyle birlikte İzmire gider. Burada dört yıldan fazla posta idaresinde çalıştıktan sonra, Beyrut vilayetinde posta müdürlüğüne atanır. Beyrutta Jön Türklerle temasa geçen Şehbenderzâde, oradan Mısıra gitmiştir. 1901de İstanbula dönmüş, kısa süre sonra da Sultan II. Abdülhamide karşı muhalif fikirlerinden dolayı Fizana sürülmüştür. Fizana sürgün edilenler sahil şehirlerinde, kasabalarda otururlar, adları Fizana sürülmüş olurdu. Şehbenderzâde de Fizana gitmeden Zıleytin civarında kalmış ve orada bulunduğu süre içinde Abdüsselâm el-Esmer hazretlerinin türbesini ziyaret etmiş, o günkü seccâde-nişîne intisâb ederek Arûsî-Selâmiyyeden seyr ü sülûk görmüştür. Sürgün cezası bittiğinde, hilâfet almış bir Arûsî-Selâmî şeyhi olarak İstanbula dönmüştür. Osmanlı matbuatında risâle iv hacminde de olsa ilk kez Abdüsselâm el-Esmer hakkında kitap yazan Ahmed Hilmi Bey olmuş, İslam Tarihi, Senûsîler ve Sultan Abdülhamid adlı kitaplarında da Arûsîlik hakkında bilgi vermiştir. Bu zâtın uyandırdığı bir dergâh veya dervişleri olduğuna dâir bir bilgiye ulaşılamamıştır. Tek bildiğimiz, yine kendisinin naklettiğine göre, Sırrı Bey ismindeki bir ihvânıdır. Onun da kim ve nerede olduğu bilinmiyor. II. Meşrutiyetin îlânından sonra İstanbula dönen Ahmed Hilmi...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat