Karanlık Oda

Stok Kodu:
9789750508325
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
176
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-12
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
9.00
7.20
9789750508325
124576
Karanlık Oda
Karanlık Oda
7.2
Geceleri uykumda kendimi mi dişliyordum yani' Böyle bir hastalık var mı' Uyurgezerliğin bir türü mü bu' Yamyamlığın bir türü mü ya da' Yoksa ben mi icat ettim' Cinsel fantezi kurbanı olduğumu sanan doktora söyleseydim keşke,İyi de doktor bey, ben yalnız yaşıyorum, diye. Söyleyememiştim. Tutmuştum kendimi. Nedenini de gayet iyi biliyordum aslında: Kendi kendimi bilinçsizce ısırıyor olmam, en sapkın ilişkiye girmemden çok daha rahatsız ediciydi. Uzak, sanki hiç varolmamışçasına hatırlanmayacak uzak bir İstanbul semtinde başlıyor Karanlık Oda Boş bir belediye otobüsü, pırpır eden floresanlar, ıssız ve alelacayip vitrinlerle giriyor söze Suya daldırıldıkça ağırlığı artan paçavra gibi dibe giden, kendini ve unuttuklarını hatırlamaya çalışan bir fotoğrafçı çıkıyor karşımıza. Sezgileriyle yürüyen, rutinlerle yaşayan, ürkek ve takıntılı bir adam bu Hakan Bıçakcı, akılcılığın maskesini çıkarttığı, her gecenin bir gündüzün içine aktığı şizoid ve polarize bir karanlığı resmediyor. İçinde ısırıkların, sararmış resimlerin, tekinsiz erkeklerin, alışveriş merkezlerinin, sanat galerilerinin, otel odalarının, markaların ve beyhude zaman usancının yaşadığı genç bir roman daha sunuyor bize
Geceleri uykumda kendimi mi dişliyordum yani' Böyle bir hastalık var mı' Uyurgezerliğin bir türü mü bu' Yamyamlığın bir türü mü ya da' Yoksa ben mi icat ettim' Cinsel fantezi kurbanı olduğumu sanan doktora söyleseydim keşke,İyi de doktor bey, ben yalnız yaşıyorum, diye. Söyleyememiştim. Tutmuştum kendimi. Nedenini de gayet iyi biliyordum aslında: Kendi kendimi bilinçsizce ısırıyor olmam, en sapkın ilişkiye girmemden çok daha rahatsız ediciydi. Uzak, sanki hiç varolmamışçasına hatırlanmayacak uzak bir İstanbul semtinde başlıyor Karanlık Oda Boş bir belediye otobüsü, pırpır eden floresanlar, ıssız ve alelacayip vitrinlerle giriyor söze Suya daldırıldıkça ağırlığı artan paçavra gibi dibe giden, kendini ve unuttuklarını hatırlamaya çalışan bir fotoğrafçı çıkıyor karşımıza. Sezgileriyle yürüyen, rutinlerle yaşayan, ürkek ve takıntılı bir adam bu Hakan Bıçakcı, akılcılığın maskesini çıkarttığı, her gecenin bir gündüzün içine aktığı şizoid ve polarize bir karanlığı resmediyor. İçinde ısırıkların, sararmış resimlerin, tekinsiz erkeklerin, alışveriş merkezlerinin, sanat galerilerinin, otel odalarının, markaların ve beyhude zaman usancının yaşadığı genç bir roman daha sunuyor bize
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat