Kemalizm-Tayyibizm Kavramları ve Çelişkili Kurguları

Stok Kodu:
9786254442209
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
512
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-11
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap kağıdı
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
10.50
8.40
9786254442209
514175
Kemalizm-Tayyibizm
Kemalizm-Tayyibizm Kavramları ve Çelişkili Kurguları
8.4
Özellikle vurgulayalım ki; Kemalizm, Mustafa Kemal'in duruşu ya da düşünceleriyle alakası olmayan, onun dışında ve ona rağmen uydurulmuş bir kavramdır. Zaten ilk defa yerli Mason ve dönmeler tarafından, ardından da Siyonist güdümlü batılı gazeteciler tarafından kullanılmış, ölümünden sonra da kendilerine bir ideoloji arayan kimi cumhuriyetçiler tarafından dondurularak formülleştirilmeye çalışılmıştır.

Maalesef, "Atatürkçülük"le "Kemalizm"in ne olduğuyla ilgili net bir tanım yapılmamıştır. Atatürkçülükle Kemalizm kavramları anlamlar içerdiği halde, aynı manada kullanılmıştır. Ancak Kemalizm Darwinizm'i ve Sosyalizm'i savunmakta, Atatürkçülük ise demokrasiyi ve milli düşünceyi öne çıkarmaktadır.

Bir İngiliz gazeteci Atatürk'le bir röportaj yapmıştı. Bu röportajı Amerikan Büyük Kütüphanesinde hâlâ korunmaktadır. Gazeteci bir yerinde Mustafa Kemal'e şöyle sormaktadır: "Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?" Mustafa Kemal'in cevabı; bugünkü Batıcı, AB yanlısı ve ABD hayranı Kemalistlere ibret olacak bir içerik taşımaktadır: "Biz şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer davet gelirse düşünürüz." Evet, bunun üzerine Birleşmiş Milletler sadece Türkiye'yi davet edebilmek için yasasını değiştirecek ve ilk davet edilen ülke Türkiye olacaktır!

Biliyorsunuz 1929'da dünyada bir ekonomik kriz yaşanmaktaydı. Bütün dünyayı sarsan bu ekonomik krizden Türkiye Atatürk'ün sayesinde sorunları kolaylıkla atlatmıştı. Yani 1929'da bütün dünya buhran yaşamış en gelişmiş ülkeler bile sıkışmıştı. Ama Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir %51,2 artmıştı. Eksilmeye alışmışız da artma kelimesi garip karşılanacaktı. Enflasyon ne kadardı? % -1.2, bunlar resmi rakamlardı.

Atatürk'ten sonra Türkiye sadece Rahmetli Erbakan döneminde bu gelişme ve Millileşme çizgisini yakalayacak ve aşacaktı. Ama ne hazindir ki, din istismarcısı ve Haçlı hizmetkârı sahtekârlar yanında, Kemalist takılan Masonik kafalar da Erbakan'a şiddetle karşı çıkacaklardı! Ve tabi bu gaflet ve delaletleri, kendilerinin ve ülkenin başına AKP belâsının sarılmasına neden olacaktı!

Siyonist merkezler, Türkiye için yeni "izm" arayışlarına başlamıştı. Çünkü gerçek Atatürkçülüğü unutturmak üzere, kendilerinin uydurup uygulattıkları Kemalizm iyice yıpranıp laçkalaşmıştı ve artık yama tutmazdı. Faizci sömürü düzenlerine, yani talan ve tahribat sistemlerine yeni ve daha yerli bir kılıf bulmaları lazımdı. Bu da adı konulmamış Tayyibizm olmaktaydı. Kemalizm'e; "Batıcılık ve çağdaşlık" ambalajı sarılmıştı. Tayyibizm'e ise "Demokratlık ve İslamcılık" cilası yakıştırılmıştı.
Özellikle vurgulayalım ki; Kemalizm, Mustafa Kemal'in duruşu ya da düşünceleriyle alakası olmayan, onun dışında ve ona rağmen uydurulmuş bir kavramdır. Zaten ilk defa yerli Mason ve dönmeler tarafından, ardından da Siyonist güdümlü batılı gazeteciler tarafından kullanılmış, ölümünden sonra da kendilerine bir ideoloji arayan kimi cumhuriyetçiler tarafından dondurularak formülleştirilmeye çalışılmıştır.

Maalesef, "Atatürkçülük"le "Kemalizm"in ne olduğuyla ilgili net bir tanım yapılmamıştır. Atatürkçülükle Kemalizm kavramları anlamlar içerdiği halde, aynı manada kullanılmıştır. Ancak Kemalizm Darwinizm'i ve Sosyalizm'i savunmakta, Atatürkçülük ise demokrasiyi ve milli düşünceyi öne çıkarmaktadır.

Bir İngiliz gazeteci Atatürk'le bir röportaj yapmıştı. Bu röportajı Amerikan Büyük Kütüphanesinde hâlâ korunmaktadır. Gazeteci bir yerinde Mustafa Kemal'e şöyle sormaktadır: "Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?" Mustafa Kemal'in cevabı; bugünkü Batıcı, AB yanlısı ve ABD hayranı Kemalistlere ibret olacak bir içerik taşımaktadır: "Biz şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer davet gelirse düşünürüz." Evet, bunun üzerine Birleşmiş Milletler sadece Türkiye'yi davet edebilmek için yasasını değiştirecek ve ilk davet edilen ülke Türkiye olacaktır!

Biliyorsunuz 1929'da dünyada bir ekonomik kriz yaşanmaktaydı. Bütün dünyayı sarsan bu ekonomik krizden Türkiye Atatürk'ün sayesinde sorunları kolaylıkla atlatmıştı. Yani 1929'da bütün dünya buhran yaşamış en gelişmiş ülkeler bile sıkışmıştı. Ama Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir %51,2 artmıştı. Eksilmeye alışmışız da artma kelimesi garip karşılanacaktı. Enflasyon ne kadardı? % -1.2, bunlar resmi rakamlardı.

Atatürk'ten sonra Türkiye sadece Rahmetli Erbakan döneminde bu gelişme ve Millileşme çizgisini yakalayacak ve aşacaktı. Ama ne hazindir ki, din istismarcısı ve Haçlı hizmetkârı sahtekârlar yanında, Kemalist takılan Masonik kafalar da Erbakan'a şiddetle karşı çıkacaklardı! Ve tabi bu gaflet ve delaletleri, kendilerinin ve ülkenin başına AKP belâsının sarılmasına neden olacaktı!

Siyonist merkezler, Türkiye için yeni "izm" arayışlarına başlamıştı. Çünkü gerçek Atatürkçülüğü unutturmak üzere, kendilerinin uydurup uygulattıkları Kemalizm iyice yıpranıp laçkalaşmıştı ve artık yama tutmazdı. Faizci sömürü düzenlerine, yani talan ve tahribat sistemlerine yeni ve daha yerli bir kılıf bulmaları lazımdı. Bu da adı konulmamış Tayyibizm olmaktaydı. Kemalizm'e; "Batıcılık ve çağdaşlık" ambalajı sarılmıştı. Tayyibizm'e ise "Demokratlık ve İslamcılık" cilası yakıştırılmıştı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat