Kitab'üd-Dua ve Ed'ıye-i Me'sura İndi İlahide Kabul Gören Dualar

Stok Kodu:
3002877100279
Boyut:
95-135
Sayfa Sayısı:
244
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
3.00
2.40
3002877100279
64618
Kitab'üd-Dua ve Ed'ıye-i Me'sura
Kitab'üd-Dua ve Ed'ıye-i Me'sura İndi İlahide Kabul Gören Dualar
2.4
DUA NEDİR ' Ey hakîkat yolcusu ! Duâ: İbâdetlerin en büyüğü olup, vâsıtasız, doğrudan doğruya gönlü Allah'a rabt etmekdir. Evet, duâ: Hakk'a karşı insanın aczini i'tiraf ve bu aczi dolayısıyle: "Ya Rabbi! Ben yokum sen varsın" diye hâlini arz etmektir. Ve kendisinin acz ve zavallılıktan, gerek nefsinin ve gerek âfâkın ezmesinden Allah'ın yed-i Sübhânîsi ile kurtulması için yalvarmakdır. Duâ: Tav'an Hakk'a boyun kesmekdir. Yine Duâ: Tevekkülde, teslimde, tefvîz-i umûrda, kazâya rızâda, belâya sabırda lisânen ve hâlen Hakk'a inkıyâd etmek, Hak'dan yardım dilenmekdir. Burada dikkat edelim: Her ibâdetde kemâle ermeyenler içün az çok vücud şâibesinden eser bulunabilir. Fakat duâda dâima mahviyyet olduğu içün, abdiyyet iktizâsı da bunu îcâb ettiğinden duâ, ind-i ilâhî'de kulun çabuk terfi'ine sebeb olur. Ey Mü'minler! Şunu iyi bilmek lazımdır ki : Hakk'ı yâd etmek, tesbîh u tahmîd, tehlil, tekbir, salâvat ve istiğfar, duânın esaslarındandır. Cenâb-ı Hak Kitâb-ı Kerîm'inde; evet, elfâzı füsehâyı, ma'nâsı urefâyı hayretde bırakan, ilimlere mevzu', san'atlara model veren, hasmını ondört asırdan beri muârazaya da'vet edip dâima ilmen ve aklen tepeleyen, her zaman genç ve dinç bulunan, "Dâima okunacak" ma'nâsiyle isimlenen Kur'ân-ı Mübîn'inde: "Bana duâ edin de size cevab vereyim" (Fezkürûnî ezkürküm): "Hemen beni anınız, sizi anayım." (Vezkürullahe kesiyren), (Ve lezikrullahi ekber): " Şânıma lâyık şekilde anınız" diye buyurmuşlardır. Şimdi bu tenezzülât-ı Sübhânî karşısında makan-ı insâniyyete kadem basan kimseninO'na nasıl kulluk etmesi, şükürde bulunması kendisinin irfânına terkolunmuştur. Sonra bu iltifât-ı İlâhî'de öyle bir ta'lîm-i Rabbânî vardır ki: İnsânın kendisinden küçük gördüğüne karşı ahlak-ı İlâhiyye ile tahallûk edip rahîm ve şefîk olması hususuna da işâret edilmişdir. Beşeriyyeti zulmetden nûra çıkaran Şâh-ı Rüsül Cenâb-ı Muhammed(Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz, Zât-ı Ehadiyyetin lisânına tercemân olarak Cenâb-ı Hakk'ın emrinden buyuruyorlar : "Bir kul ihlâs-ı tâm ile içinden beni anacak olursa, ben de o kulu husûsiyetle anarım. Bana bir karış yaklaşmak isterse ben ona bir arşın yaklaşırım, yürüyerek gelene sür'atle icâbet ederim." Şu açık ikrâm-ı İlâhî'den anlaşılıyor ki, kuldan ikdam olursa Hak'dan ikbâl muhakkakdır.
DUA NEDİR ' Ey hakîkat yolcusu ! Duâ: İbâdetlerin en büyüğü olup, vâsıtasız, doğrudan doğruya gönlü Allah'a rabt etmekdir. Evet, duâ: Hakk'a karşı insanın aczini i'tiraf ve bu aczi dolayısıyle: "Ya Rabbi! Ben yokum sen varsın" diye hâlini arz etmektir. Ve kendisinin acz ve zavallılıktan, gerek nefsinin ve gerek âfâkın ezmesinden Allah'ın yed-i Sübhânîsi ile kurtulması için yalvarmakdır. Duâ: Tav'an Hakk'a boyun kesmekdir. Yine Duâ: Tevekkülde, teslimde, tefvîz-i umûrda, kazâya rızâda, belâya sabırda lisânen ve hâlen Hakk'a inkıyâd etmek, Hak'dan yardım dilenmekdir. Burada dikkat edelim: Her ibâdetde kemâle ermeyenler içün az çok vücud şâibesinden eser bulunabilir. Fakat duâda dâima mahviyyet olduğu içün, abdiyyet iktizâsı da bunu îcâb ettiğinden duâ, ind-i ilâhî'de kulun çabuk terfi'ine sebeb olur. Ey Mü'minler! Şunu iyi bilmek lazımdır ki : Hakk'ı yâd etmek, tesbîh u tahmîd, tehlil, tekbir, salâvat ve istiğfar, duânın esaslarındandır. Cenâb-ı Hak Kitâb-ı Kerîm'inde; evet, elfâzı füsehâyı, ma'nâsı urefâyı hayretde bırakan, ilimlere mevzu', san'atlara model veren, hasmını ondört asırdan beri muârazaya da'vet edip dâima ilmen ve aklen tepeleyen, her zaman genç ve dinç bulunan, "Dâima okunacak" ma'nâsiyle isimlenen Kur'ân-ı Mübîn'inde: "Bana duâ edin de size cevab vereyim" (Fezkürûnî ezkürküm): "Hemen beni anınız, sizi anayım." (Vezkürullahe kesiyren), (Ve lezikrullahi ekber): " Şânıma lâyık şekilde anınız" diye buyurmuşlardır. Şimdi bu tenezzülât-ı Sübhânî karşısında makan-ı insâniyyete kadem basan kimseninO'na nasıl kulluk etmesi, şükürde bulunması kendisinin irfânına terkolunmuştur. Sonra bu iltifât-ı İlâhî'de öyle bir ta'lîm-i Rabbânî vardır ki: İnsânın kendisinden küçük gördüğüne karşı ahlak-ı İlâhiyye ile tahallûk edip rahîm ve şefîk olması hususuna da işâret edilmişdir. Beşeriyyeti zulmetden nûra çıkaran Şâh-ı Rüsül Cenâb-ı Muhammed(Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz, Zât-ı Ehadiyyetin lisânına tercemân olarak Cenâb-ı Hakk'ın emrinden buyuruyorlar : "Bir kul ihlâs-ı tâm ile içinden beni anacak olursa, ben de o kulu husûsiyetle anarım. Bana bir karış yaklaşmak isterse ben ona bir arşın yaklaşırım, yürüyerek gelene sür'atle icâbet ederim." Şu açık ikrâm-ı İlâhî'den anlaşılıyor ki, kuldan ikdam olursa Hak'dan ikbâl muhakkakdır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat