Koparıldığımız Topraklar

Stok Kodu:
9789750815355
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
404
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
5.83
4.67
9789750815355
97757
Koparıldığımız Topraklar
Koparıldığımız Topraklar
4.665
Bu anlattığım, sürüp giden bir karanlığın gizli kalmış öyküsüydü, bu topraklardan koparılmamızın öyküsü. Soğuma (1995) ve Bir Arzuyu Beslemek'ten (2002) sonra Mahir Öztaş bu üçüncü romanında 1970'ler Türkiyesi'nin kesif siyasi havasını solumuş bir kuşağın arayışlarını anlatıyor. Koparıldığımız Topraklar; özgürlük ve güvensizlik, hayalperestlik ve umutsuzluk, mutluluk ve karabasan, cinsellik ve politika, başıboşluk ve aidiyet duygusu, aylaklık ve örgütlü mücadele, bir yere çakılıp kalma korkusu ve yurt özlemi, haritada savrulma isteği ve bir safra gibi atılmışlık, geçmişe saplanıp kalma ve bugünü yakalama arasında bocalayan bir adamın hüzünlü öyküsü... Ne zamandı, şimdi anımsamam çok güç, sanırım Bay Jiang, -ne yazık ki uzun bir süre önce öldü- daha o zamandan sanki geleceği görmüş gibi yavaşça kulağıma eğilmiş ve görünür bir hüzünle, 'Artık hiç kimse devrimden söz etmiyor,' demişti. Bay Jiang'ı ve kendimi, bütün o karanlık yıllar boyunca, değişik yerlerde, ama en çok da, Old Brompton Road'daki Troubadour Kahvesi'nin o yarı loş salonunda düşünmek hoşuma gidiyor. O zamanlar daha Bay Jiang ile yeni tanışmış olmalıyım ve bana bunu söylediğinde, henüz bu romanda yer alacağını ne o ne de ben biliyordum.
Bu anlattığım, sürüp giden bir karanlığın gizli kalmış öyküsüydü, bu topraklardan koparılmamızın öyküsü. Soğuma (1995) ve Bir Arzuyu Beslemek'ten (2002) sonra Mahir Öztaş bu üçüncü romanında 1970'ler Türkiyesi'nin kesif siyasi havasını solumuş bir kuşağın arayışlarını anlatıyor. Koparıldığımız Topraklar; özgürlük ve güvensizlik, hayalperestlik ve umutsuzluk, mutluluk ve karabasan, cinsellik ve politika, başıboşluk ve aidiyet duygusu, aylaklık ve örgütlü mücadele, bir yere çakılıp kalma korkusu ve yurt özlemi, haritada savrulma isteği ve bir safra gibi atılmışlık, geçmişe saplanıp kalma ve bugünü yakalama arasında bocalayan bir adamın hüzünlü öyküsü... Ne zamandı, şimdi anımsamam çok güç, sanırım Bay Jiang, -ne yazık ki uzun bir süre önce öldü- daha o zamandan sanki geleceği görmüş gibi yavaşça kulağıma eğilmiş ve görünür bir hüzünle, 'Artık hiç kimse devrimden söz etmiyor,' demişti. Bay Jiang'ı ve kendimi, bütün o karanlık yıllar boyunca, değişik yerlerde, ama en çok da, Old Brompton Road'daki Troubadour Kahvesi'nin o yarı loş salonunda düşünmek hoşuma gidiyor. O zamanlar daha Bay Jiang ile yeni tanışmış olmalıyım ve bana bunu söylediğinde, henüz bu romanda yer alacağını ne o ne de ben biliyordum.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat