Kültür ve Medeniyet

Stok Kodu:
9789757032380
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
202
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
3.06
2.45
9789757032380
26231
Kültür ve Medeniyet
Kültür ve Medeniyet
2.445
Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meselesidir. Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk milletinin medeni varlığa sahip olmadığını önce Batı´yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzimatla başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı´nın yükselişindeki sırrı aramaya koyuldular ve bu araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı´nın içinde buldular. Birbiri ardısıra birkaç nesil "Avrupa´ya benzemek için ne yapalım'", "Garplılaşma nasıl olmalı'" diye uzun zaman sayıkladılar. O nesilleri Batı taklitçiliğine, hem de ruhları duymadan sürükleyen kuvvet, başlangıç noktasında bağlandıkları aşağılık duygusu olmuştur. Bu duygunun kendi içimize aktıtığı zehir, bizi küçülttükçe küçülttü. Böyle bir içten yıkılış faciasının karşısına dikilen muhafazakar zümre, Batı taklitçiliğini protesto ederken sade taassubunu kullandı. Onlar için mesele, sadece Batı´ya benzememek davasıydı. Milli varlığımız hakkında bir fikirleri yoktu. Inkılapçılar, örflerle kıyafet değiştirmede kurtuluşumuzun sırrını aramak gibi gülünç bir davaya kendilerini kaptırırlarken, muhafazakarlar; eski hayat şekillerine sımsıkı bağlanmadı felah ümidi buldular. Her iki tarafın gafil olduğu şey, kendi milli kültürümüzü yoğurmanın lüzumlu oluşudur. Hakikatte, bin yıllık tarihimiz içinde ortaya konmuş olan Anadolu müslüman Türk kültürünü, örfleri, folkloru, edebiyatı ve güzel sanatlarıyle, tasavvufu ve tarikatlarının felsefesiyle, İslami ahlakıyle bir potada yoğurmak, davanın esasını teşkil ediyordu. (Arka Kapak)
Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meselesidir. Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk milletinin medeni varlığa sahip olmadığını önce Batı´yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzimatla başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı´nın yükselişindeki sırrı aramaya koyuldular ve bu araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı´nın içinde buldular. Birbiri ardısıra birkaç nesil "Avrupa´ya benzemek için ne yapalım'", "Garplılaşma nasıl olmalı'" diye uzun zaman sayıkladılar. O nesilleri Batı taklitçiliğine, hem de ruhları duymadan sürükleyen kuvvet, başlangıç noktasında bağlandıkları aşağılık duygusu olmuştur. Bu duygunun kendi içimize aktıtığı zehir, bizi küçülttükçe küçülttü. Böyle bir içten yıkılış faciasının karşısına dikilen muhafazakar zümre, Batı taklitçiliğini protesto ederken sade taassubunu kullandı. Onlar için mesele, sadece Batı´ya benzememek davasıydı. Milli varlığımız hakkında bir fikirleri yoktu. Inkılapçılar, örflerle kıyafet değiştirmede kurtuluşumuzun sırrını aramak gibi gülünç bir davaya kendilerini kaptırırlarken, muhafazakarlar; eski hayat şekillerine sımsıkı bağlanmadı felah ümidi buldular. Her iki tarafın gafil olduğu şey, kendi milli kültürümüzü yoğurmanın lüzumlu oluşudur. Hakikatte, bin yıllık tarihimiz içinde ortaya konmuş olan Anadolu müslüman Türk kültürünü, örfleri, folkloru, edebiyatı ve güzel sanatlarıyle, tasavvufu ve tarikatlarının felsefesiyle, İslami ahlakıyle bir potada yoğurmak, davanın esasını teşkil ediyordu. (Arka Kapak)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat