Küreselleşme Kıskacında Türk Tarımı Türk Tarımının Sorunları, Çözüm Önerileri ve Yatırım Fırsatları

Stok Kodu:
9789944547239
Boyut:
140-200
Sayfa Sayısı:
480
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
11.00
8.80
9789944547239
126542
Küreselleşme Kıskacında Türk Tarımı
Küreselleşme Kıskacında Türk Tarımı Türk Tarımının Sorunları, Çözüm Önerileri ve Yatırım Fırsatları
8.80
Son yıllarda küresel ve bölgesel boyutta tarım politikaları üzerinde oynanan oyunları anlamak için, tarım konusundaki geleneksel bilgilerimizin yanı sıra, biyoteknolojik gelişmeleri, bu alanda uygulanan uluslararası politikaları, küresel sermayenin ve kurumlarının nasıl işlediğini takip etmek ve iyi anlamak gerekmektedir. Küresel sermayenin yönetimindeki büyük biyoteknoloji şirketlerinin laboratuvarlarında yüksek teknoloji kullanılarak geliştirilen ve bizlere "yeşil devrim" adı altında pazarlanan bu -bol kimyasal ilaçlı yarı kısır- hibrit ve GDO'lu tohumlar, bitkiler kısa vadede üretimi arttırıyor gibi görünse de uzun vadede çevreyi kirletmekte, toprağı verimsizleştirmekte, küçük çiftçiyi yoksullaştırmakta ve aslında küresel sermayenin çıkarlarına doğrudan hizmet etmektedir. Küresel sermaye; tohum, su, ekilebilir topraklar ve madenlerden başlayarak, dünyanın doğal kaynaklarını yani dünya gıda tekelini ele geçirirken ne hükümetler ne de bizler hiçbir koruma tedbiri almadan buna seyirci olmaktayız. Böylelikle küresel sermaye biyoemperyalizm yoluyla, Türkiye de dahil olmak üzere, hükümetler üzerinde baskı kurarak kendi çıkarları doğrultusunda kanunlar çıkarttırmakta, tarımsal üretim girdilerini kullanan gıda zinciri tekellerini ele geçirerek toplumu gıdada kendilerine bağımlı kılmakta, insanları tüketim sürüleri haline getirirken, daha çok kazanç sağlamak uğruna halkın sağlığıyla oynamakta ve bunların doğal sonucu olarak da doğayı yok etmektedirler. Türkiye'nin tarım politikaları, 1980'lerden itibaren hesapsızca yapılan özelleştirmelerle, irili ufaklı çıkarılmış kanunlarla, özellikle de doğal tohumlarımızın ticaretini yasaklayan 2006 Kasım Tohumculuk yasası ve onaylanması şartıyla GDO'lu gıdaların resmen ülkeye girişine izin veren Mart 2010 Biyogüvenlik Yasası ve bu konuda çıkarılan daha birçok yasa, uluslararası biyoteknoloji firmaları ve küresel sermayenin istekleri doğrultusunda şekillendirilmiştir. Sonuç olarak, pek çok tarımsal üründe dünyanın ilk 5 üreticisi arasında olmamıza rağmen hiçbir ürünün fiyatını ve pazarını belirleyememekteyiz. Temel gıda maddesi buğdayın ana vatanı olan Türkiye, kendine yeterli miktarda buğdayı bile üretemez hale getirildi. Yirmi yıl öncesine kadar bir çok temel tarımsal üründe dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olan ülkemiz, TÜİK verilerine göre bugün sadece şeker pancarı, patates ve nohutta bunu sağlayabilmektedir. Bu çalışma, Türk tarımı üzerine oynanan küresel oyunlar sonucunda ne noktada olduğumuzu ve daha da geç olmadan ne tür önlemler almamız gerektiği konusunda çözüm önerileri sunmaktadır.
Son yıllarda küresel ve bölgesel boyutta tarım politikaları üzerinde oynanan oyunları anlamak için, tarım konusundaki geleneksel bilgilerimizin yanı sıra, biyoteknolojik gelişmeleri, bu alanda uygulanan uluslararası politikaları, küresel sermayenin ve kurumlarının nasıl işlediğini takip etmek ve iyi anlamak gerekmektedir. Küresel sermayenin yönetimindeki büyük biyoteknoloji şirketlerinin laboratuvarlarında yüksek teknoloji kullanılarak geliştirilen ve bizlere "yeşil devrim" adı altında pazarlanan bu -bol kimyasal ilaçlı yarı kısır- hibrit ve GDO'lu tohumlar, bitkiler kısa vadede üretimi arttırıyor gibi görünse de uzun vadede çevreyi kirletmekte, toprağı verimsizleştirmekte, küçük çiftçiyi yoksullaştırmakta ve aslında küresel sermayenin çıkarlarına doğrudan hizmet etmektedir. Küresel sermaye; tohum, su, ekilebilir topraklar ve madenlerden başlayarak, dünyanın doğal kaynaklarını yani dünya gıda tekelini ele geçirirken ne hükümetler ne de bizler hiçbir koruma tedbiri almadan buna seyirci olmaktayız. Böylelikle küresel sermaye biyoemperyalizm yoluyla, Türkiye de dahil olmak üzere, hükümetler üzerinde baskı kurarak kendi çıkarları doğrultusunda kanunlar çıkarttırmakta, tarımsal üretim girdilerini kullanan gıda zinciri tekellerini ele geçirerek toplumu gıdada kendilerine bağımlı kılmakta, insanları tüketim sürüleri haline getirirken, daha çok kazanç sağlamak uğruna halkın sağlığıyla oynamakta ve bunların doğal sonucu olarak da doğayı yok etmektedirler. Türkiye'nin tarım politikaları, 1980'lerden itibaren hesapsızca yapılan özelleştirmelerle, irili ufaklı çıkarılmış kanunlarla, özellikle de doğal tohumlarımızın ticaretini yasaklayan 2006 Kasım Tohumculuk yasası ve onaylanması şartıyla GDO'lu gıdaların resmen ülkeye girişine izin veren Mart 2010 Biyogüvenlik Yasası ve bu konuda çıkarılan daha birçok yasa, uluslararası biyoteknoloji firmaları ve küresel sermayenin istekleri doğrultusunda şekillendirilmiştir. Sonuç olarak, pek çok tarımsal üründe dünyanın ilk 5 üreticisi arasında olmamıza rağmen hiçbir ürünün fiyatını ve pazarını belirleyememekteyiz. Temel gıda maddesi buğdayın ana vatanı olan Türkiye, kendine yeterli miktarda buğdayı bile üretemez hale getirildi. Yirmi yıl öncesine kadar bir çok temel tarımsal üründe dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olan ülkemiz, TÜİK verilerine göre bugün sadece şeker pancarı, patates ve nohutta bunu sağlayabilmektedir. Bu çalışma, Türk tarımı üzerine oynanan küresel oyunlar sonucunda ne noktada olduğumuzu ve daha da geç olmadan ne tür önlemler almamız gerektiği konusunda çözüm önerileri sunmaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat