Kürtlerin Ateşle İmtihanı

Stok Kodu:
9786054042500
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
447
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012-03
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
6.00
4.80
9786054042500
151094
Kürtlerin Ateşle İmtihanı
Kürtlerin Ateşle İmtihanı
4.8
Anadolu coğrafyasında yüz-yüz elli yıldır büyük acılar yaşanıyor.Ülkenin güneydoğusu sürekli kanıyor. Onlarca ayaklanma, geride, on binlerce ceset bıraktı. İnsanlar şapka giymediği için darağacında sallandırıldı, tutuklandı, işkence gördü. 12 Eylülden itibaren Diyarbakır Askeri Cezaevinde binlerce insanın insanlığına kıyıldı, Kürtlerin ve dolayısıyla Türkiyenin vicdanı kirletildi, muazzam bir yara açıldı. On dokuz-yirmi yaşındaki gençler kendilerini astı, yaktı ve insanlıklarını mazgalların ardında bıraktı. Elinizdeki kitap, acıların diyarında, münhasıran ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürtlerin Türk modernleşmesiyle hızlanarak ötekileştirilen tarihinin önümüze getirdiği sorunlara farklı bir yerden bakmayı amaçlıyor. Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ortağı olmaları gerektiğinden hareketle kendilerini sonraki yıllarda ötekileştiren ve giderek yok sayan, düşman hâline getiren iktidar seçkinlerine yönelik eleştiri ve itirazlarını anlamaya çalışıyor. Özellikle bir insanlık trajedisi olan Diyarbakır Askeri Cezaevinde yaşananlardan hareketle ilk ana tahliyelerin başladığı 1984ten itibaren güçlenen PKK ekseninde Kürt sorununun nereye savrulduğunu ve bu muazzam yaranın nasıl kapanabileceğinin, Türkiyenin demokratikleşme süreci içerinde Kürt Sorununun nasıl çözüme kavuşturulabileceğinin peşinde yürümeyi hedefliyor. Bu duyarlı ve müzminleşmiş soruna milliyetçi duyguların içinden geçerek âdil bir çözüm önerisi getirmek de imkânsız görünüyor. Bu bağlamda, Kürtlerin ateşle imtihanının, kültürel çoğulluğun yaşandığı Osmanlı deneyimindekinden daha özgürlükçü ve kozmik bir öğretiyi gerektirdiği anlaşılıyor. Kimliği inkâr edilmiş, ana dilini özgürce kullanması engellenmiş Kürtlerin vicdanının onarılması, kardeşliğin yeniden yeşermesi ve güçlenmesi, birbirini anlamaya, gerçekten sevmeye ve saymaya dönük bir tutumun yerleşmesi için, âdil ve özgürlükçü bir anayasal düzene, bir merhamet öğretisine, bir adalet ilkesine ihtiyacımız var. Bu satırlarla, acının bu coğrafyanın kaderi olmaması gerektiğini ima edebilir ve sorunun çözümüne yönelik işlevsel önerilerde bulunabilirsek ne mutlu bize.
Anadolu coğrafyasında yüz-yüz elli yıldır büyük acılar yaşanıyor.Ülkenin güneydoğusu sürekli kanıyor. Onlarca ayaklanma, geride, on binlerce ceset bıraktı. İnsanlar şapka giymediği için darağacında sallandırıldı, tutuklandı, işkence gördü. 12 Eylülden itibaren Diyarbakır Askeri Cezaevinde binlerce insanın insanlığına kıyıldı, Kürtlerin ve dolayısıyla Türkiyenin vicdanı kirletildi, muazzam bir yara açıldı. On dokuz-yirmi yaşındaki gençler kendilerini astı, yaktı ve insanlıklarını mazgalların ardında bıraktı. Elinizdeki kitap, acıların diyarında, münhasıran ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürtlerin Türk modernleşmesiyle hızlanarak ötekileştirilen tarihinin önümüze getirdiği sorunlara farklı bir yerden bakmayı amaçlıyor. Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ortağı olmaları gerektiğinden hareketle kendilerini sonraki yıllarda ötekileştiren ve giderek yok sayan, düşman hâline getiren iktidar seçkinlerine yönelik eleştiri ve itirazlarını anlamaya çalışıyor. Özellikle bir insanlık trajedisi olan Diyarbakır Askeri Cezaevinde yaşananlardan hareketle ilk ana tahliyelerin başladığı 1984ten itibaren güçlenen PKK ekseninde Kürt sorununun nereye savrulduğunu ve bu muazzam yaranın nasıl kapanabileceğinin, Türkiyenin demokratikleşme süreci içerinde Kürt Sorununun nasıl çözüme kavuşturulabileceğinin peşinde yürümeyi hedefliyor. Bu duyarlı ve müzminleşmiş soruna milliyetçi duyguların içinden geçerek âdil bir çözüm önerisi getirmek de imkânsız görünüyor. Bu bağlamda, Kürtlerin ateşle imtihanının, kültürel çoğulluğun yaşandığı Osmanlı deneyimindekinden daha özgürlükçü ve kozmik bir öğretiyi gerektirdiği anlaşılıyor. Kimliği inkâr edilmiş, ana dilini özgürce kullanması engellenmiş Kürtlerin vicdanının onarılması, kardeşliğin yeniden yeşermesi ve güçlenmesi, birbirini anlamaya, gerçekten sevmeye ve saymaya dönük bir tutumun yerleşmesi için, âdil ve özgürlükçü bir anayasal düzene, bir merhamet öğretisine, bir adalet ilkesine ihtiyacımız var. Bu satırlarla, acının bu coğrafyanın kaderi olmaması gerektiğini ima edebilir ve sorunun çözümüne yönelik işlevsel önerilerde bulunabilirsek ne mutlu bize.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat