Ön - Sokratikler ve Sokrates Copleston Felsefe Tarihi

Stok Kodu:
9789753970099
Boyut:
110-190
Sayfa Sayısı:
132
Baskı:
4
Basım Tarihi:
2009-04
Çeviren:
Aziz Yardımlı
Kapak Türü:
Kuşe
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
5.00
4.00
9789753970099
17641
Ön - Sokratikler ve Sokrates
Ön - Sokratikler ve Sokrates Copleston Felsefe Tarihi
4.002
Homo saplens ilkin Bilmeyi bilmeyen, ama bilmesi gereken varlıktır. Özdeksel Doğadan daha çoğudur, Düşüncedir, Tindir. Kendinde Bilme, henüz bilmeyen Bilme Meraktır. Düşüncenin bu gizilliğionun açınma, edimselleşme, gelişme zorunluğu altında olmasıdır. Bu yeti özgür bırakıldığı zaman örneğin bütün bir Antik Çağda ilkin yal¬nızca İyonya'da olduğu gibi , hiçbir dışsal kaygı ile sınırlanmak-sızın kendini özgür devimine bırakabildiği zaman yalnızca bilme¬yecek, Bilmeyi de bilmeyi isteyecek, Kavram kendi doğasını da kav¬rayacaktır. O zaman Düşünce kendini Felsefe olarak bilinen o ussal etkinliğe yükseltecektir. Bu yüzden denebilir ki, Felsefenin biricik tarihsel öngereği düşünceye koşulsuz Özgürlük olanağını verecek olan ortamdır. İlk düşünürler Gerçeği hiçbirşey karşısında ikincil ya da koşullu görmediler, eksiksiz bir düşünsel yüreklilikle dünya¬larını kendi Uslarında anlamaya çalıştılar Doğanın ve Realitenin gözlemini kendi Kavramlarıyla belirleyerek. Doğuş, özellikle Felse-feninki ise, Ereğine doğru olgunlaşmak için zorunlu mantıksal adım¬ların atılmasını gerektirir. Kestirmeler olanaksızdır ve Usun kavram¬sal açınımı tüm kıpılarından geçmelidir. Kendiliğindendir, verili bir gizliliğin kendini açındırmasıdır ve Felsefe durumunda bu geli¬şim ilkin henüz Kavramın imgelerle örtülü devimidir: Su, Hava, Ateş, Toprak ama gene de böyle fiziksel/özdeksel şeyler olarak değil, düşünsel birer ilke olarak. Düşünce henüz kendini nesne aldığının, nesnesinde kendi kendisi ile karşılaştığının bilinci değildir, ve bu yüzden kendi dışında iken kendi içinde de olduğunun bilinci değil¬dir. Yaptığı şey yalnızca bir Doğa Bilimidir İyonya Evrenbilimi. Genç Felsefe daha sonra şu ya da bu tasarımın öne çıkmasıyla ve her zaman bu tekil öğede taşkınlığa varan bir vurguyla gelişi¬mini sergiledi, herşeyi tek bir özsel Arkeye indirgerken gene de duyusal olan bu Arkeyi Kavramın kendisine doğru anlaştırdı. Ve Anaxagoras evrenin özü olarak Nousu ileri sürdüğü zaman, Felsefe Gerçeği düşüncede arama etkinliği olarak kendinin bilincini kavradı. Gerçeği, Anlamı Doğada aradılar. Ama burada Us kendini tü-ketemez doğal bilgelikten tinsel bilgeliğe yükselmenin zorun¬luğu. Sokrates İyi ve Doğru olarak Gerçekliği insanın Duyuncunda aradı. Atina duyuncunu, onun yetersizliği üzerine kurulu yerleşik törelliği ve inancı sorguladı. Ayrım öldürücüydü. Felsefenin doğuşu ona eşlik eden inanılmaz düşlem gücüne, gün ışığına çıkışın ilk güçsüzlüğüne karşın görkemlidir, çünkü salt kendi içinden doğmuş olmanın coşkusu, salt kendi öz açınımını belir¬lemenin güzelliği olarak varoluş öğesini bulduğu yer Özgürlüğün
Homo saplens ilkin Bilmeyi bilmeyen, ama bilmesi gereken varlıktır. Özdeksel Doğadan daha çoğudur, Düşüncedir, Tindir. Kendinde Bilme, henüz bilmeyen Bilme Meraktır. Düşüncenin bu gizilliğionun açınma, edimselleşme, gelişme zorunluğu altında olmasıdır. Bu yeti özgür bırakıldığı zaman örneğin bütün bir Antik Çağda ilkin yal¬nızca İyonya'da olduğu gibi , hiçbir dışsal kaygı ile sınırlanmak-sızın kendini özgür devimine bırakabildiği zaman yalnızca bilme¬yecek, Bilmeyi de bilmeyi isteyecek, Kavram kendi doğasını da kav¬rayacaktır. O zaman Düşünce kendini Felsefe olarak bilinen o ussal etkinliğe yükseltecektir. Bu yüzden denebilir ki, Felsefenin biricik tarihsel öngereği düşünceye koşulsuz Özgürlük olanağını verecek olan ortamdır. İlk düşünürler Gerçeği hiçbirşey karşısında ikincil ya da koşullu görmediler, eksiksiz bir düşünsel yüreklilikle dünya¬larını kendi Uslarında anlamaya çalıştılar Doğanın ve Realitenin gözlemini kendi Kavramlarıyla belirleyerek. Doğuş, özellikle Felse-feninki ise, Ereğine doğru olgunlaşmak için zorunlu mantıksal adım¬ların atılmasını gerektirir. Kestirmeler olanaksızdır ve Usun kavram¬sal açınımı tüm kıpılarından geçmelidir. Kendiliğindendir, verili bir gizliliğin kendini açındırmasıdır ve Felsefe durumunda bu geli¬şim ilkin henüz Kavramın imgelerle örtülü devimidir: Su, Hava, Ateş, Toprak ama gene de böyle fiziksel/özdeksel şeyler olarak değil, düşünsel birer ilke olarak. Düşünce henüz kendini nesne aldığının, nesnesinde kendi kendisi ile karşılaştığının bilinci değildir, ve bu yüzden kendi dışında iken kendi içinde de olduğunun bilinci değil¬dir. Yaptığı şey yalnızca bir Doğa Bilimidir İyonya Evrenbilimi. Genç Felsefe daha sonra şu ya da bu tasarımın öne çıkmasıyla ve her zaman bu tekil öğede taşkınlığa varan bir vurguyla gelişi¬mini sergiledi, herşeyi tek bir özsel Arkeye indirgerken gene de duyusal olan bu Arkeyi Kavramın kendisine doğru anlaştırdı. Ve Anaxagoras evrenin özü olarak Nousu ileri sürdüğü zaman, Felsefe Gerçeği düşüncede arama etkinliği olarak kendinin bilincini kavradı. Gerçeği, Anlamı Doğada aradılar. Ama burada Us kendini tü-ketemez doğal bilgelikten tinsel bilgeliğe yükselmenin zorun¬luğu. Sokrates İyi ve Doğru olarak Gerçekliği insanın Duyuncunda aradı. Atina duyuncunu, onun yetersizliği üzerine kurulu yerleşik törelliği ve inancı sorguladı. Ayrım öldürücüydü. Felsefenin doğuşu ona eşlik eden inanılmaz düşlem gücüne, gün ışığına çıkışın ilk güçsüzlüğüne karşın görkemlidir, çünkü salt kendi içinden doğmuş olmanın coşkusu, salt kendi öz açınımını belir¬lemenin güzelliği olarak varoluş öğesini bulduğu yer Özgürlüğün
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat