Osmanlı İnsanlığın Son Adası

Stok Kodu:
9786051141879
Boyut:
135-215
Sayfa Sayısı:
368
Baskı:
23
Basım Tarihi:
2016-08
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
7.22
5.78
9786051141879
114775
Osmanlı
Osmanlı İnsanlığın Son Adası
5.778
Türkiye Yazarlar Birliği 2003 Fikir Ödülü sahibi OSMANLI: İNSANLIĞIN SON ADASI, gözden geçirilmiş baskısıyla "Bu ülke"nin aydını olmak gibi ağır bir sorumluluk var sırtımda. Asırlar boyunca haksızlıklara uğramış bir toplumun ve boynu bükük durmak zorunda bırakılmış bir neslin mensubu olarak -kimse kusara bakmasın- incelediğim nesneye bir avuç kükürde bakar gibi bakamam. Üstelik de mensubu olduğum medeniyet, yeryüzü yağmacılarına karşı şerefli bir direnişi gerçekleştirmiş ve bu süreçte hem dışarıdan, hem de bizzat kendi evlatları tarafından haksızlıklara uğramışsa bu konudaki tarafsızlığımın objektiflik anlamına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini söylemek zorundayım. Cemil Meriç, "Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum" demişti. Ben de, bu kitapta, mazlum bir tarihin sesi olmak istedim. Okul kitaplarından tutun da sözde Osmanlı'yı savunmak amacıyla yazılmış ideolojik kitaplara kadar itilen, kakılan, reddedilen, yeterince anlama çabası gösterilmeden mahkûm ediliveren ve sürekli kolaycı şablonlara göre yargılanan Osmanlı tarihinin bütün bu ideolojik ve siyasi boyalar döküldükten sonra görünecek olan gerçek dokusundan bazı kesitler çıkartmaya çalıştım. Yeniçeri Ocağı'na atılan güllelerin gerçekte Osmanlı toplumunun tam kalbine düştüğünden başlayan ve "Osmanlı gerilemesi" diye bir şeyin olup olmadığına varan, yahut "Padişahlar güler miydi'" sorusundan yola çıkan ve kapitülasyonların "iyi" bir şey olduğuna dayanan pek çok "aykırı" görüşün dile getirilmesinin sebebi bu aslında. Bize gösterilmek istenilen tarihin perde arkasındaki yüzünü seçme ve bir yerde "inşa" etme çabası benimki. Mustafa Armağan
Türkiye Yazarlar Birliği 2003 Fikir Ödülü sahibi OSMANLI: İNSANLIĞIN SON ADASI, gözden geçirilmiş baskısıyla "Bu ülke"nin aydını olmak gibi ağır bir sorumluluk var sırtımda. Asırlar boyunca haksızlıklara uğramış bir toplumun ve boynu bükük durmak zorunda bırakılmış bir neslin mensubu olarak -kimse kusara bakmasın- incelediğim nesneye bir avuç kükürde bakar gibi bakamam. Üstelik de mensubu olduğum medeniyet, yeryüzü yağmacılarına karşı şerefli bir direnişi gerçekleştirmiş ve bu süreçte hem dışarıdan, hem de bizzat kendi evlatları tarafından haksızlıklara uğramışsa bu konudaki tarafsızlığımın objektiflik anlamına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini söylemek zorundayım. Cemil Meriç, "Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum" demişti. Ben de, bu kitapta, mazlum bir tarihin sesi olmak istedim. Okul kitaplarından tutun da sözde Osmanlı'yı savunmak amacıyla yazılmış ideolojik kitaplara kadar itilen, kakılan, reddedilen, yeterince anlama çabası gösterilmeden mahkûm ediliveren ve sürekli kolaycı şablonlara göre yargılanan Osmanlı tarihinin bütün bu ideolojik ve siyasi boyalar döküldükten sonra görünecek olan gerçek dokusundan bazı kesitler çıkartmaya çalıştım. Yeniçeri Ocağı'na atılan güllelerin gerçekte Osmanlı toplumunun tam kalbine düştüğünden başlayan ve "Osmanlı gerilemesi" diye bir şeyin olup olmadığına varan, yahut "Padişahlar güler miydi'" sorusundan yola çıkan ve kapitülasyonların "iyi" bir şey olduğuna dayanan pek çok "aykırı" görüşün dile getirilmesinin sebebi bu aslında. Bize gösterilmek istenilen tarihin perde arkasındaki yüzünü seçme ve bir yerde "inşa" etme çabası benimki. Mustafa Armağan
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat