Osmanlı'da Kahvehane ve Toplumsal Hayat Mekanları

Stok Kodu:
9786056425103
Boyut:
135-200
Sayfa Sayısı:
296
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
9.60
7.68
9786056425103
381742
Osmanlı'da Kahvehane ve Toplumsal Hayat Mekanları
Osmanlı'da Kahvehane ve Toplumsal Hayat Mekanları
7.68
Kahvehane, 16. yüzyıl İstanbul'una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (Türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/ y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ''arkaik'' kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist ''gizli erkek dernekleri''nin kim bilir...
...

Osmanlı'da Kahvehaneler ve Toplumsal Hayat Mekanları, nesnesini incelerken ufkunu sınırlamaması bir yana, derinlikten de taviz vermeyen bir kitap. Yazar, kahvehane ve toplumsal hayat mekanlarını kentte, toplumda, ailede, kültürde, tarihte katman katman açıyor. Şamandan karagöze ve meddaha; bekar odalarından Osmanlı şenliklerine; tütünden afyona, şerbetlere ve bozaya; sohbet mekanı ''şarapsız meyhane'' kahvehaneden bozahaneye, meyhaneye ve kadınlar hamamına çıktığımız gezintide tarihsel, coğrafi, ''arkeolojik'' ve sosyolojik bakışlara uzanan bu örgüye, öykücülerin şahit tutulup romancıların ''göz''lerinin ödünç alınmasıyla edebi alandan da ilmekler eklenmekten geri kalınmadığını görüyoruz. İnceleme türünün, akademik alanda yazmanın; bu alanı belirleyen/kısıtlayan o katı çerçevesinden sızan mesafeyi kırıp esnetmeye ve zihnin ana damarlarından kılcal damarlarına uzanan lezzetli bir düşünme ve okuma deneyimi de sunmaya engel olmayabileceğini kabul ettiriyor. Edebiyatın bir zihin hareketi olduğunu düşünen yazar, bu kitabıyla, incelemenin de zihnin yerleşik köşelerinden kurtulabilen bir zihin hareketi olduğunu işaret ediyor olabilir.
Kahvehane, 16. yüzyıl İstanbul'una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (Türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/ y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ''arkaik'' kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist ''gizli erkek dernekleri''nin kim bilir...
...

Osmanlı'da Kahvehaneler ve Toplumsal Hayat Mekanları, nesnesini incelerken ufkunu sınırlamaması bir yana, derinlikten de taviz vermeyen bir kitap. Yazar, kahvehane ve toplumsal hayat mekanlarını kentte, toplumda, ailede, kültürde, tarihte katman katman açıyor. Şamandan karagöze ve meddaha; bekar odalarından Osmanlı şenliklerine; tütünden afyona, şerbetlere ve bozaya; sohbet mekanı ''şarapsız meyhane'' kahvehaneden bozahaneye, meyhaneye ve kadınlar hamamına çıktığımız gezintide tarihsel, coğrafi, ''arkeolojik'' ve sosyolojik bakışlara uzanan bu örgüye, öykücülerin şahit tutulup romancıların ''göz''lerinin ödünç alınmasıyla edebi alandan da ilmekler eklenmekten geri kalınmadığını görüyoruz. İnceleme türünün, akademik alanda yazmanın; bu alanı belirleyen/kısıtlayan o katı çerçevesinden sızan mesafeyi kırıp esnetmeye ve zihnin ana damarlarından kılcal damarlarına uzanan lezzetli bir düşünme ve okuma deneyimi de sunmaya engel olmayabileceğini kabul ettiriyor. Edebiyatın bir zihin hareketi olduğunu düşünen yazar, bu kitabıyla, incelemenin de zihnin yerleşik köşelerinden kurtulabilen bir zihin hareketi olduğunu işaret ediyor olabilir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat