Risale-i Gavsiye Şerhi GAVSİYE AÇIKLAMASI

Stok Kodu:
3000879100019
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
%20 indirimli
4.32
3.46
3000879100019
61212
Risale-i Gavsiye Şerhi
Risale-i Gavsiye Şerhi GAVSİYE AÇIKLAMASI
3.46
SUNUŞ Değerli Okurlarım; "Tasavvuf"tan gaye, kişinin Allâh'ı bilmesi; Allâh indinde ve ilminde "yok"luğunu hissedip yaşaması; ve nihayet "Allâh ismiyle işaret olunan BÂKÎ"dir hükmünün tesbit olmasıdır. Yüzyıllarca insanlar, bu gâye ile sayısız çalışmalar yapmış, bu yolda elde ettikleri bilgileri, diğer hemcinsleriyle paylaşmak üzere sayısız eserler vermişlerdir. Hazreti Muhammed Mustafa aleyhisselâmın tebliğine kulak veren ve Kur'ân-ı Kerîmi anlamaya çalışanlar, yaptıkları sayısız çalışmalardan sonra iki ana görüş çevresinde biraraya gelmişlerdir. A- "Allâh" adıyla işaret edileni insanın ve kâinâtın ÖTESİNDE; insanın dışında; bir TANRI gibi kâbul edenler. B- "Allâh" adıyla işaret edileni, sonsuz ve sınırsız AHAD olarak anlayıp; Allâh kavramı dışında "gayrı varlık" ve hatta "gayrı" düşüncesi kabûl etmeyenler. * * * Hazreti Ebû Bekir'den, hazreti Ali'den, imam Caferi Sâdık'tan, Cüneyd'i Bağdadî'den, Bâyezidi Bistamî'den, Abdülkâdir Geylânî'den, Ahmed Rufâî'den, Ahmed Bedevî'den, Hasan Şazelî'den, imam Gazalî'den, Muhyiddin A'rabî'den, Abdülkerîm Ciylî'ye kadar isimlerini sayamadığımız sayısız zevât (Allâh cümlesinin sırrını azîz etsin), hepsi de yaptıkları tahkik sonucu, ALLAH'ın AHADİYYETİ konusunda ittifak etmişlerdir. Günümüzde dahi, tahkik ehli bu kanâat içindedir. Çünki, "Hakikat" tektir ve O'na nazar edenlerin de bu konuda ihtilâfa düşmeleri mümkün değildir. Hazreti RASULULLAH'in söylediklerini kendilerine konu alan diğer bir takım değerli zevât dahi, dinin zâhirini korumak için son derece değerli çalışmalar yapmışlar ve insanların dine yönelmek mecburiyetinde olduklarını çeşitli şekillerde izaha gayret ederek, bu yolda hizmet vermişlerdir... Allâh bu değerli zevâtın hizmetlerini de, niyetlerine göre elbette ki kabûl eylemiştir... Hâcegan silsilesi diye bilinen ve günümüzde "Nakşibendî"lik olarak tanınan târikatın önde gelen isimlerinden Hâce Ubeydullah Ahrar, Reşâhat isimli eserin sahibi Sâfi Hüseyin'e şöyle der: "Günümüzün geçerli din ilimlerinin özü tefsir, hadîs ve fıkıhtır. Bunların da, özü tasavvuf ilmidir. Tasavvuf ilminin de hülâsası ve MEVZU, VÜCUD bahsidir. Derler ki, bütün mertebelerde bir TEK VÜCUD vardır; ki o vücûd, kendi ilmî sûretleriyle görünmüştür..." İster, vahdet-i vücûd; ister, vahdet-i şuhûd; ister şuhûd-u Zât; tasavvuftaki hangi görüş olursa olsun, hepsinin de esası TEK'liktir!..işte bu sebebledir ki, bütün târikâtların, (elbetteki tasavvuf târikatlarının), konusu "ALLAH'ın TEK'liği"nin anlaşılması, hazmedilmesi ve yaşanmasıdır... Gerçek tasavvuf ehli, hangi yoldan olursa olsun, bir diğer kişiye "gayrılık" gözüyle bakmaz ve hakkında menfî konuşmaz; çünki yetiştiricisi kâmil ise öğretmiştir ki, konuştuğu söz Hakk'a ulaşacaktır!..
SUNUŞ Değerli Okurlarım; "Tasavvuf"tan gaye, kişinin Allâh'ı bilmesi; Allâh indinde ve ilminde "yok"luğunu hissedip yaşaması; ve nihayet "Allâh ismiyle işaret olunan BÂKÎ"dir hükmünün tesbit olmasıdır. Yüzyıllarca insanlar, bu gâye ile sayısız çalışmalar yapmış, bu yolda elde ettikleri bilgileri, diğer hemcinsleriyle paylaşmak üzere sayısız eserler vermişlerdir. Hazreti Muhammed Mustafa aleyhisselâmın tebliğine kulak veren ve Kur'ân-ı Kerîmi anlamaya çalışanlar, yaptıkları sayısız çalışmalardan sonra iki ana görüş çevresinde biraraya gelmişlerdir. A- "Allâh" adıyla işaret edileni insanın ve kâinâtın ÖTESİNDE; insanın dışında; bir TANRI gibi kâbul edenler. B- "Allâh" adıyla işaret edileni, sonsuz ve sınırsız AHAD olarak anlayıp; Allâh kavramı dışında "gayrı varlık" ve hatta "gayrı" düşüncesi kabûl etmeyenler. * * * Hazreti Ebû Bekir'den, hazreti Ali'den, imam Caferi Sâdık'tan, Cüneyd'i Bağdadî'den, Bâyezidi Bistamî'den, Abdülkâdir Geylânî'den, Ahmed Rufâî'den, Ahmed Bedevî'den, Hasan Şazelî'den, imam Gazalî'den, Muhyiddin A'rabî'den, Abdülkerîm Ciylî'ye kadar isimlerini sayamadığımız sayısız zevât (Allâh cümlesinin sırrını azîz etsin), hepsi de yaptıkları tahkik sonucu, ALLAH'ın AHADİYYETİ konusunda ittifak etmişlerdir. Günümüzde dahi, tahkik ehli bu kanâat içindedir. Çünki, "Hakikat" tektir ve O'na nazar edenlerin de bu konuda ihtilâfa düşmeleri mümkün değildir. Hazreti RASULULLAH'in söylediklerini kendilerine konu alan diğer bir takım değerli zevât dahi, dinin zâhirini korumak için son derece değerli çalışmalar yapmışlar ve insanların dine yönelmek mecburiyetinde olduklarını çeşitli şekillerde izaha gayret ederek, bu yolda hizmet vermişlerdir... Allâh bu değerli zevâtın hizmetlerini de, niyetlerine göre elbette ki kabûl eylemiştir... Hâcegan silsilesi diye bilinen ve günümüzde "Nakşibendî"lik olarak tanınan târikatın önde gelen isimlerinden Hâce Ubeydullah Ahrar, Reşâhat isimli eserin sahibi Sâfi Hüseyin'e şöyle der: "Günümüzün geçerli din ilimlerinin özü tefsir, hadîs ve fıkıhtır. Bunların da, özü tasavvuf ilmidir. Tasavvuf ilminin de hülâsası ve MEVZU, VÜCUD bahsidir. Derler ki, bütün mertebelerde bir TEK VÜCUD vardır; ki o vücûd, kendi ilmî sûretleriyle görünmüştür..." İster, vahdet-i vücûd; ister, vahdet-i şuhûd; ister şuhûd-u Zât; tasavvuftaki hangi görüş olursa olsun, hepsinin de esası TEK'liktir!..işte bu sebebledir ki, bütün târikâtların, (elbetteki tasavvuf târikatlarının), konusu "ALLAH'ın TEK'liği"nin anlaşılması, hazmedilmesi ve yaşanmasıdır... Gerçek tasavvuf ehli, hangi yoldan olursa olsun, bir diğer kişiye "gayrılık" gözüyle bakmaz ve hakkında menfî konuşmaz; çünki yetiştiricisi kâmil ise öğretmiştir ki, konuştuğu söz Hakk'a ulaşacaktır!..
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat