Sandık Lekesi

Stok Kodu:
9789758440542
Boyut:
125-195
Sayfa Sayısı:
93
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
1.67
1.34
9789758440542
31739
Sandık Lekesi
Sandık Lekesi
1.335
Sokaktaki sıradan insanı değil, düpedüz bildiğimiz insanın 'insanlık halleri'ni üslupçu bir anlayışla yazan Sema Kaygusuz, Sandık Lekesi adlı bu yeni kitabında bir şeyi daha denedi: Öykü kahramanlarının karşısında bir öykücü gibi değil, bir vicdan gibi durmayı. Bu kez onun için önemli olan, yazarını unutturan yazılar yazmaktı. Her öyküde değişik teknikler kullanarak, değişik ses tonlarını yakaladı. Her birimizin biricik olduğuna bizi inandırmak istedi; öykünün o deneysel dünyasına dinamik bir arayışçı olarak girmeyi denedi. İçeride olanla dışarıda olan arasındaki tek fark, dışarıdakinin yıkanabilir, ütülenebilir, onarılabilir olmasıdır. Oysa sandıktaki, yıllar içinde koyulaşan lekesiyle öylece durur; söylememek için içimizde gizlediğimiz bir sözcük kadar soylu, anlamlı ve ağırdır. O lekenin varlığına her ne kadar içerlesek de, onu yok sayamayız. Her ne kadar istemesek de katlaya katlaya sandığa yerleştir-diğimiz 'insanlık halleri'ni anımsamak zorundayız. Sandıkta ne olduğunu sezinlesek de, onu dışarı çıkarmanın tek yolu başka birinin kapağı açmasıdır. Biri karşımızda vicdan gibi durmalı. Öyle biri mutlaka vardır. Çünkü biz, dünyaya, kendimizi tanıtmak için geldik.
Sokaktaki sıradan insanı değil, düpedüz bildiğimiz insanın 'insanlık halleri'ni üslupçu bir anlayışla yazan Sema Kaygusuz, Sandık Lekesi adlı bu yeni kitabında bir şeyi daha denedi: Öykü kahramanlarının karşısında bir öykücü gibi değil, bir vicdan gibi durmayı. Bu kez onun için önemli olan, yazarını unutturan yazılar yazmaktı. Her öyküde değişik teknikler kullanarak, değişik ses tonlarını yakaladı. Her birimizin biricik olduğuna bizi inandırmak istedi; öykünün o deneysel dünyasına dinamik bir arayışçı olarak girmeyi denedi. İçeride olanla dışarıda olan arasındaki tek fark, dışarıdakinin yıkanabilir, ütülenebilir, onarılabilir olmasıdır. Oysa sandıktaki, yıllar içinde koyulaşan lekesiyle öylece durur; söylememek için içimizde gizlediğimiz bir sözcük kadar soylu, anlamlı ve ağırdır. O lekenin varlığına her ne kadar içerlesek de, onu yok sayamayız. Her ne kadar istemesek de katlaya katlaya sandığa yerleştir-diğimiz 'insanlık halleri'ni anımsamak zorundayız. Sandıkta ne olduğunu sezinlesek de, onu dışarı çıkarmanın tek yolu başka birinin kapağı açmasıdır. Biri karşımızda vicdan gibi durmalı. Öyle biri mutlaka vardır. Çünkü biz, dünyaya, kendimizi tanıtmak için geldik.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat