Sonsuz Ateş Mevlana

Stok Kodu:
9786054656110
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
358
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
358
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
6.95
5.56
9786054656110
367557
Sonsuz Ateş Mevlana
Sonsuz Ateş Mevlana
5.556
Ay ve güneş de batıyor hergün, yazık diyor musun, bu ziyan mıdır?
Sana batar görünen çok şey, yeniden doğmaya hazırlanmadır.

Tüm dünya insanlarının gönlünde yaşayan yüce Hüdavendigâr Mevlâna Celâleddin, alâlede kişilerin kavradığı şekil ya da biçimlerin soyut varlığı değil, o tamamen kâmil insanların burcundaki ışıktır. Özüne ve söylediklerine bakıldığında, onun hiç bir dinden olmadığı ve aynı zamanda da hiç bir dine karşı durmadığı görülür.

Çünkü her doktrin ya da inanç, dayandığı fikirlerin diğerlerinden üstün olduğunun önyargısındadır. Özellikle materyalist felsefe ile mistizmi bilmeyen ve diğer dinsel kökenli buyrukçu öğretileri yeterince tanıyamamış olanların, zaten evrensel düşünmeleri beklenemez. Öte yandan, bu gerçekliği; kulaktan dolma saplantılar içinde olanlara izah etmek de mümkün değildir. Çünkü bilgi, sessiz sadasız kendi görkemli yatağında akmaktadır ve ne yazık, kimilerinin bu ölümsüz ırmağın kıyısından bile henüz haberi yoktur! Ancak süreçler içinde ve Mevlânanın dediği gibi yeniden doğuşlar yoluyla herkes, o ırmağın kıyısına bir gün mutlaka varacaktır.

Sanıyı gerçek sayarak manâyı özümlemek, olasılıkların dışındadır. Realite içindeki tekamül farkları, herkesi aynı biçimde değer yargısına sahip kılmaz. Cahil ile bilge, aynı anda aynı olaya baksalar; biri esiri olduğu fikrin kalıbından dışarı çıkamayacağı için kalıpsal düşünürken, diğerinin sınırsız özgürlüğün genişliğince değerlendirme gücüne sahip olduğu görülür. Kendi düşüncesi ve inancının dışındakilere, bu çağa rağmen halâ kafir diyebilecek mantığında olanlar, gerçekte hiçbir inancın sahibi değildirler. İşte bilge ile körü körüne biat etmişler arasındaki bu koca farkın adı bağnazlık ve cehalettir. Yüce Hüdavendigar Mevlâna Celâleddin; inanç ya da inançsızlık konusunda hiç bir zaman taraf olmamış, düşüncelerinde yalnızca insanı değerli kılıp, onu bağnazlık bataklığından öte tutmaya uğraşmıştır. Çünkü onun meselesi, diğer yücelerin de söylediği gibi inanç ya da inançsızlık değil, insanüstülüktür! Özetle Mevlâna Celâleddin, diğer birçok ulu kişiler gibi herhangi bir inancın değil; bütün bir beşerin ortak canlarındandır.
Ay ve güneş de batıyor hergün, yazık diyor musun, bu ziyan mıdır?
Sana batar görünen çok şey, yeniden doğmaya hazırlanmadır.

Tüm dünya insanlarının gönlünde yaşayan yüce Hüdavendigâr Mevlâna Celâleddin, alâlede kişilerin kavradığı şekil ya da biçimlerin soyut varlığı değil, o tamamen kâmil insanların burcundaki ışıktır. Özüne ve söylediklerine bakıldığında, onun hiç bir dinden olmadığı ve aynı zamanda da hiç bir dine karşı durmadığı görülür.

Çünkü her doktrin ya da inanç, dayandığı fikirlerin diğerlerinden üstün olduğunun önyargısındadır. Özellikle materyalist felsefe ile mistizmi bilmeyen ve diğer dinsel kökenli buyrukçu öğretileri yeterince tanıyamamış olanların, zaten evrensel düşünmeleri beklenemez. Öte yandan, bu gerçekliği; kulaktan dolma saplantılar içinde olanlara izah etmek de mümkün değildir. Çünkü bilgi, sessiz sadasız kendi görkemli yatağında akmaktadır ve ne yazık, kimilerinin bu ölümsüz ırmağın kıyısından bile henüz haberi yoktur! Ancak süreçler içinde ve Mevlânanın dediği gibi yeniden doğuşlar yoluyla herkes, o ırmağın kıyısına bir gün mutlaka varacaktır.

Sanıyı gerçek sayarak manâyı özümlemek, olasılıkların dışındadır. Realite içindeki tekamül farkları, herkesi aynı biçimde değer yargısına sahip kılmaz. Cahil ile bilge, aynı anda aynı olaya baksalar; biri esiri olduğu fikrin kalıbından dışarı çıkamayacağı için kalıpsal düşünürken, diğerinin sınırsız özgürlüğün genişliğince değerlendirme gücüne sahip olduğu görülür. Kendi düşüncesi ve inancının dışındakilere, bu çağa rağmen halâ kafir diyebilecek mantığında olanlar, gerçekte hiçbir inancın sahibi değildirler. İşte bilge ile körü körüne biat etmişler arasındaki bu koca farkın adı bağnazlık ve cehalettir. Yüce Hüdavendigar Mevlâna Celâleddin; inanç ya da inançsızlık konusunda hiç bir zaman taraf olmamış, düşüncelerinde yalnızca insanı değerli kılıp, onu bağnazlık bataklığından öte tutmaya uğraşmıştır. Çünkü onun meselesi, diğer yücelerin de söylediği gibi inanç ya da inançsızlık değil, insanüstülüktür! Özetle Mevlâna Celâleddin, diğer birçok ulu kişiler gibi herhangi bir inancın değil; bütün bir beşerin ortak canlarındandır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat