Sorumluluk Sigortacısının Doğrudan Davada Dayanabileceği Savunmalar

Stok Kodu:
9786054446513
Boyut:
160-230
Sayfa Sayısı:
118
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
19.50
15.60
9786054446513
589772
Sorumluluk Sigortacısının Doğrudan Davada Dayanabileceği Savunmalar
Sorumluluk Sigortacısının Doğrudan Davada Dayanabileceği Savunmalar
15.6
Giriş 1.1. Sorumluluk sigortası, ülkemizde son yıllarda en hızlı gelişen sigortacılık dalları arasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile beraber, yönetici sorumluluk sigortası gibi bugüne kadar pek ilgi görmemiş dallar da dahil olmak üzere, bu sürecektir. Bu sigortanın mahkemeleri en sık meşgul edeceği uyuşmazlık türü doğrudan dava olacaktır. Bu davalar da zarar gören üçüncü kişiye karşı sigortacının hangi savunmalara dayanabileceği noktasında düğümlenecektir. Hâlbuki sigortacının dayanabileceği ve dayanamayacağı savunmalar kanunda yeterli açıklıkta ve derli toplu şekilde sayılmamıştır. Hatta üçüncü kişiye tanınan hakkın kendisi üzerine bile çeşitli tartışmalar açılabilir. Dolayısıyla, kanun üzerine uygulamada pek çok tereddüt yaşanabilecek gibi görünmektedir. Bu nedenle, konu üzerine bir çalışma hazırlamak yararlı görülmüştür1. 1.2. 2000\li yılların hemen öncesi ve sonrasında, sigortacılıkta ileri pek çok ülkede sigorta hukuku reformları başlatılmıştır. Bazıları sonuçlanan, bazılarında önemli gelişmeler kaydedilen bu reformların birbirlerinden etkilendikleri görülmektedir. Gelinen noktada ortak akıl; sorumluluk sigortasında üçüncü kişiye doğrudan dava hakkı tanınması gerektiğini, buna en tutarlı dayanağın açık bir kanun hükmü olduğunu, sigortacının hangi savunmalara dayanabileceğinin açıkça sayılması gerektiğini, göstermektedir. Savunmalar için genel kabul gören ayrım da; sorumluluk ilişkisinden doğan savunmalar ve sigorta sözleşmesinden doğan savunmalar ayrımıdır. Bu ikinci gruptaki savunmalar üzerine bazı sınırlamalar konmaktadır. 1.3. Çalışmamızda, savunmalar bu ayrım doğrultusunda ele alınacaktır. Her iki gruptaki savunmalar ayrı başlıklar altında incelenecektir. Kanun ile benimsenen sistematik ile uyumlu olması açısından, ikinci gruptaki savunmalar kendi içinde, TTK, m. 1473-1485\te yer alan savunmalar ve diğerleri şeklinde ayrılacaktır. Fakat savunmalara geçmeden önce, yapılacak yorumlarda göz önünde bulundurulması gereken ilkelere ayrıca yer vermek yararlı bulunmuştur. Zira TTK\da konu yoruma oldukça açık hükümlerle düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra, birden fazla sigortacıya dava açılması ihtimali de, yine ayrı bir başlıkta ele alınacaktır. Son olarak, üçüncü kişinin bilgi alma hakkı üzerine, de lege feranda bir öneride bulunulacaktır. Kanunda düzenlenmemiş olan bilgi alma hakkı, üçüncü kişinin dava hakkını kullanılabilmesi yanında, sigortacının hangi savunmalara dayanabileceği üzerinde de belirleyicidir. 1.4. Bu çalışma 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu üzerine hazırlanmıştır. Dolayısıyla, kanun hükümlerinin bize ait bir yorumudur. Kanun ise yeni bir kanundur. Konuyla ilgili olarak ileri sürülen sınırlı sayıdaki görüş ve eleştirilere de çalışmada yer verilmiştir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında ileri sürülmüş görüşlere ise, ancak gerekli ve tatbik edilebilir olduğu ölçüde yer verilmiştir. Aynı yaklaşım, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 818 sayılı Borçlar Kanunu için de takip edilmiştir. Yabancı hukuklarla karşılaştırma yapmaktan ise özellikle kaçınılmıştır. Zira farklı hukukların teferruata ait hükümleri, bağlam farkları nedeni ile, çoğu zaman kıyasa elverişli değildir. Ayrıca, farklı ülkelerdeki çözümler üzerine daha önce bir inceleme yapılmıştı2. Bu çalışmada ise yeni kanun hükümleri, kendi sistematiği içinde yorumlanmaktadır. 1.5. Bu çalışma, esas itibarıyla uygulamaya yönelik olarak kaleme alınmıştır. Mümkün olduğu ölçüde uygulama ve öğretideki birikimi koruyan ve radikal fikirlerden kaçman, çelişkileri giderip basit ve çalışır bir sistemi ön plana çıkaran bir yorum şekli tercih edilmiştir. Tutarlı, basit ve çalışır bir sistem farklı esaslara da dayandırılabilir, en azından bilimsel tartışmaları tahrik etmeye yönelik provakatif görüşler ileri sürülebilirdi. İlerleyen süreçte bu tür bilimsel çalışmalar yapılabileceğini sanıyoruz. Fakat bu aşamada bundan kaçınılmıştır. Yeni kanun, zaten oldukça radikal değişiklikler getirmiştir, mevcut birikimin ne kadarının geçerliğini koruduğunu ayıklamak bile pek kolay bir görev değildir ve bu aşamada uygulamanm net çözümlere ihtiyacı bulunmaktadır. ONSOZ Bu çalışma, 10-12 Mayıs 2012 tarihlerinde, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı tarafından düzenlenen \"6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu \nu Beklerken\" adlı sempozyumda sunduğum tebliğ üzerine hazırlanmıştır. Prof. Dr. Sami KARAHAN başta olmak üzere, sempozyumda emeği geçen bütün hocalarım ve arkadaşlarıma burada bir kez daha teşekkür ederim. Doğrudan dava üzerine, doktora tezim dolayısıyla, daha önce çalışmıştım. Fakat o çalışmada, konu P&I sigortası açısından ele alınmış, bu özelliği dolayısıyla devletler özel hukuku problemleri ile İngiliz hukuku başta gelmek üzere çeşitli yabancı hukuklar ve konvansiyonlardaki çözümlere geniş yer ayrılmıştı. TTK Tasarısı\na da temas edilmiş ise de, bu hem söz konusu perspektifte ve dar kapsamlı bir incelemeydi hem de Taslak, Tasarı ve Adalet Komisyonu aşamalarında önemli değişiklikler oldu. Dolayısıyla, nihai metnin daha genel bir perspektiften ve daha kapsamlı şekilde ele alınması gerekiyordu. Sorumluluk sigortasının son yıllarda artış göstermesi ve bu artışı destekleyecek olan 6102 sayılı TTK\nın aynı zamanda üçüncü kişiye doğrudan dava hakkı tanıması karşısında, önümüzdeki yıllarda bu davaların da büyük artış göstereceği, bunların sigortacının dayanabileceği savunmalarda düğümleneceği, düşüncesi ile böyle bir tebliğ konusu seçtim. Çalışırken ilginç problemler tespit ettim. Yirmi dakikalık sürenin bu problemler için azlığı ve fakat nitelikli bir kitleye tebliğ sunmanın rahatlığı ile, yazılı metne atıfla, bunları sadece sayarak ortaya koymayı tercih ettim. Yazılı metnin 1 Temmuz\dan sonra basılacak tebliğ kitabında yer alacağını belirtmeme rağmen, teveccüh gösteren bazı dinleyiciler elimdeki taslağa ısrarla talip oldular. Böylece, üzerinde biraz daha çalıştıktan sonra, bu metni küçük bir kitap olarak yayınlama cesareti buldum. Ayrıca, bulunduğum taahhüt dolayısıyla da bunu bir borç olarak gördüm. Tebliğ kitabı içinse, normal tebliğ ölçülerinde ve yapılan sunuşa uygun ayrı bir metin hazırladım. Bu vesile ile sigorta hukuku üzerine çalışmamı
Giriş 1.1. Sorumluluk sigortası, ülkemizde son yıllarda en hızlı gelişen sigortacılık dalları arasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile beraber, yönetici sorumluluk sigortası gibi bugüne kadar pek ilgi görmemiş dallar da dahil olmak üzere, bu sürecektir. Bu sigortanın mahkemeleri en sık meşgul edeceği uyuşmazlık türü doğrudan dava olacaktır. Bu davalar da zarar gören üçüncü kişiye karşı sigortacının hangi savunmalara dayanabileceği noktasında düğümlenecektir. Hâlbuki sigortacının dayanabileceği ve dayanamayacağı savunmalar kanunda yeterli açıklıkta ve derli toplu şekilde sayılmamıştır. Hatta üçüncü kişiye tanınan hakkın kendisi üzerine bile çeşitli tartışmalar açılabilir. Dolayısıyla, kanun üzerine uygulamada pek çok tereddüt yaşanabilecek gibi görünmektedir. Bu nedenle, konu üzerine bir çalışma hazırlamak yararlı görülmüştür1. 1.2. 2000\li yılların hemen öncesi ve sonrasında, sigortacılıkta ileri pek çok ülkede sigorta hukuku reformları başlatılmıştır. Bazıları sonuçlanan, bazılarında önemli gelişmeler kaydedilen bu reformların birbirlerinden etkilendikleri görülmektedir. Gelinen noktada ortak akıl; sorumluluk sigortasında üçüncü kişiye doğrudan dava hakkı tanınması gerektiğini, buna en tutarlı dayanağın açık bir kanun hükmü olduğunu, sigortacının hangi savunmalara dayanabileceğinin açıkça sayılması gerektiğini, göstermektedir. Savunmalar için genel kabul gören ayrım da; sorumluluk ilişkisinden doğan savunmalar ve sigorta sözleşmesinden doğan savunmalar ayrımıdır. Bu ikinci gruptaki savunmalar üzerine bazı sınırlamalar konmaktadır. 1.3. Çalışmamızda, savunmalar bu ayrım doğrultusunda ele alınacaktır. Her iki gruptaki savunmalar ayrı başlıklar altında incelenecektir. Kanun ile benimsenen sistematik ile uyumlu olması açısından, ikinci gruptaki savunmalar kendi içinde, TTK, m. 1473-1485\te yer alan savunmalar ve diğerleri şeklinde ayrılacaktır. Fakat savunmalara geçmeden önce, yapılacak yorumlarda göz önünde bulundurulması gereken ilkelere ayrıca yer vermek yararlı bulunmuştur. Zira TTK\da konu yoruma oldukça açık hükümlerle düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra, birden fazla sigortacıya dava açılması ihtimali de, yine ayrı bir başlıkta ele alınacaktır. Son olarak, üçüncü kişinin bilgi alma hakkı üzerine, de lege feranda bir öneride bulunulacaktır. Kanunda düzenlenmemiş olan bilgi alma hakkı, üçüncü kişinin dava hakkını kullanılabilmesi yanında, sigortacının hangi savunmalara dayanabileceği üzerinde de belirleyicidir. 1.4. Bu çalışma 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu üzerine hazırlanmıştır. Dolayısıyla, kanun hükümlerinin bize ait bir yorumudur. Kanun ise yeni bir kanundur. Konuyla ilgili olarak ileri sürülen sınırlı sayıdaki görüş ve eleştirilere de çalışmada yer verilmiştir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında ileri sürülmüş görüşlere ise, ancak gerekli ve tatbik edilebilir olduğu ölçüde yer verilmiştir. Aynı yaklaşım, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 818 sayılı Borçlar Kanunu için de takip edilmiştir. Yabancı hukuklarla karşılaştırma yapmaktan ise özellikle kaçınılmıştır. Zira farklı hukukların teferruata ait hükümleri, bağlam farkları nedeni ile, çoğu zaman kıyasa elverişli değildir. Ayrıca, farklı ülkelerdeki çözümler üzerine daha önce bir inceleme yapılmıştı2. Bu çalışmada ise yeni kanun hükümleri, kendi sistematiği içinde yorumlanmaktadır. 1.5. Bu çalışma, esas itibarıyla uygulamaya yönelik olarak kaleme alınmıştır. Mümkün olduğu ölçüde uygulama ve öğretideki birikimi koruyan ve radikal fikirlerden kaçman, çelişkileri giderip basit ve çalışır bir sistemi ön plana çıkaran bir yorum şekli tercih edilmiştir. Tutarlı, basit ve çalışır bir sistem farklı esaslara da dayandırılabilir, en azından bilimsel tartışmaları tahrik etmeye yönelik provakatif görüşler ileri sürülebilirdi. İlerleyen süreçte bu tür bilimsel çalışmalar yapılabileceğini sanıyoruz. Fakat bu aşamada bundan kaçınılmıştır. Yeni kanun, zaten oldukça radikal değişiklikler getirmiştir, mevcut birikimin ne kadarının geçerliğini koruduğunu ayıklamak bile pek kolay bir görev değildir ve bu aşamada uygulamanm net çözümlere ihtiyacı bulunmaktadır. ONSOZ Bu çalışma, 10-12 Mayıs 2012 tarihlerinde, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı tarafından düzenlenen \"6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu \nu Beklerken\" adlı sempozyumda sunduğum tebliğ üzerine hazırlanmıştır. Prof. Dr. Sami KARAHAN başta olmak üzere, sempozyumda emeği geçen bütün hocalarım ve arkadaşlarıma burada bir kez daha teşekkür ederim. Doğrudan dava üzerine, doktora tezim dolayısıyla, daha önce çalışmıştım. Fakat o çalışmada, konu P&I sigortası açısından ele alınmış, bu özelliği dolayısıyla devletler özel hukuku problemleri ile İngiliz hukuku başta gelmek üzere çeşitli yabancı hukuklar ve konvansiyonlardaki çözümlere geniş yer ayrılmıştı. TTK Tasarısı\na da temas edilmiş ise de, bu hem söz konusu perspektifte ve dar kapsamlı bir incelemeydi hem de Taslak, Tasarı ve Adalet Komisyonu aşamalarında önemli değişiklikler oldu. Dolayısıyla, nihai metnin daha genel bir perspektiften ve daha kapsamlı şekilde ele alınması gerekiyordu. Sorumluluk sigortasının son yıllarda artış göstermesi ve bu artışı destekleyecek olan 6102 sayılı TTK\nın aynı zamanda üçüncü kişiye doğrudan dava hakkı tanıması karşısında, önümüzdeki yıllarda bu davaların da büyük artış göstereceği, bunların sigortacının dayanabileceği savunmalarda düğümleneceği, düşüncesi ile böyle bir tebliğ konusu seçtim. Çalışırken ilginç problemler tespit ettim. Yirmi dakikalık sürenin bu problemler için azlığı ve fakat nitelikli bir kitleye tebliğ sunmanın rahatlığı ile, yazılı metne atıfla, bunları sadece sayarak ortaya koymayı tercih ettim. Yazılı metnin 1 Temmuz\dan sonra basılacak tebliğ kitabında yer alacağını belirtmeme rağmen, teveccüh gösteren bazı dinleyiciler elimdeki taslağa ısrarla talip oldular. Böylece, üzerinde biraz daha çalıştıktan sonra, bu metni küçük bir kitap olarak yayınlama cesareti buldum. Ayrıca, bulunduğum taahhüt dolayısıyla da bunu bir borç olarak gördüm. Tebliğ kitabı içinse, normal tebliğ ölçülerinde ve yapılan sunuşa uygun ayrı bir metin hazırladım. Bu vesile ile sigorta hukuku üzerine çalışmamı
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat