Tarih Boyunca Hastalık Algılamasında Dua Şifa İlişkisi

Stok Kodu:
9786058806801
Boyut:
135-215
Sayfa Sayısı:
176
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011-02
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
4.44
3.56
9786058806801
133171
Tarih Boyunca Hastalık Algılamasında Dua Şifa İlişkisi
Tarih Boyunca Hastalık Algılamasında Dua Şifa İlişkisi
3.555
Tarih Boyunca Hastalık Algılamasında Dua Şifâ İlişkisi (İnanç Kültür ve Gelenek Boyutuyla) Hastalık algılaması, bir açıdan idrak etme ile ilgilidir. Canlı organizmanın kendi doğal dengesinin bozulduğunu fark etmesiyle başlayan bu süreç, bozulan dengenin tekrar kurulması yolunda, yine kendince bazı yöntemlere başvurmasıyla devam eder. İnsanlar dışındaki canlıların sağlığını koruması ve hastalandığı takdirde tedbir alması gayretleri konumuzun dışındadır. İnsanları bu konuda farklı kılan özellik, idrak etme ve yorumlamadır. İnsanın kendi iç ve dış dünyasındaki olayları hem idrak ederken hem de yorumlarken inanç veya inanışlarının etkisinde kalması, onun neyi nasıl algıladığı, anlamlandırdığı ve değer yüklediği konusunda araştırmacıları epeyce zorlamaktadır. İnsan merkezli iç ve dış olguları araştıran insanoğlu, özellikle geçmişe dair incelemeleri betimlemesinde kendi uzmanlık bakış açısının sınırları içinde kalmaktadır. Bu durum bir yandan olumlu sayılabilir. Çünkü uzmanlık inceliği ile olayları derinlemesine ele almaktadır. Diğer açıdan bakılırsa, tarihten günümüze insanın kendi zihinsel ve duygusal kabiliyetleri ölçüsünde karmaşık anlamlar yumağı içerisinde bize sunduğu olayların tek branş açısından ayrıştırılması (analizi) ve tanımlanması imkânsız hale gelmektedir. Örnek olarak konumuzu ele alırsak, insanın hastalık algılaması, ona göre hastalıkların kaynağı, tedavi bilgisinin gizemi, şifanın uygulanan yöntem veya verilen ilaca bağımlı olup olmadığı konusundaki inancı veya inanışı hakkında günümüz araştırmacılarının tek branştan değerlendirmeleri sonucunda ya eksik ya da hatalı sonuçlar üretmesine yol açmaktadır. Tarihsel açıdan hastalık algılaması ve tedavi yöntemlerinin bir taraftan Tıp Tarihçilerini, Folklor, Antropoloji ve Halk Bilimcilerini ilgilendirirken diğer taraftan Dinler Tarihçilerini, Bilim ve Düşünce Tarihçilerini de alâkadar etmektedir. Kesilen kurbanların dini açıdan değeri olduğu gibi sağlığa kavuşma, hastalıklardan korunma ve arınma gibi tıbbi değeri de vardır. Yıkanmanın veya hijyen uygulamalarının hem ibadet hem de tıbbi bağlantısı inkâr edilemez. Bunları yaparken kişi belli bir kişiye başvurmaktadır. Bu kişinin hem hekim hem de din adamı olduğu görülmektedir. bu ikisi arasındaki uygulamaların ya tek başına ya da diğer insanların da katıldığı folklorik, kültürel ve sembolik davranışlarına rastlıyoruz. Bu törenlerin, dini, tıbbi, etnografik ve folklorik değeri yanında çeşitli bilimsel ve sanatsal branşların tarihsel temelini oluşturduğu göz ardı edilmemelidir. Bu ve benzeri açılardan bakılırsa insanlık tarihinin bir yönünü inceleme konusu eden bilim ve sanatların, aynı konuyla ilgilenen diğer ilim dallarıyla ilgili temel kaynak, yorum, terminoloji ve yöntemlere de yer vermesi gerekmektedir. Aksi takdirde yapılacak yorumlar ve verilecek hükümler, ya eksik ve yalın ya da hatalı olmakla karşı karşıyadır. Araştırmacı, çalışmanın alanını İslâm öncesiyle sınırlandırmış, bu yüzden İslâmda hastalık algılaması, dua şifa ilişkisi gibi konuları bir başka çalışmasında ele alacaktır. İnsanoğlu var olalı beri kendi rahatsızlıklarıyla baş etmenin sürekli biçimde çabası ve arayışı içerisinde olmuştur. Bu yüzden İslâm öncesi inanç, kültür ve uygarlıklarda hastalık algılaması, sebepleri ve tanımlamaları gibi şifanın kaynağı, şifalı sözler ve unsurlar da dinsel boyutlarda algılanmıştır. Büyük ölçüde hastalık nedeni olarak tanrılar veya tinsel (manevi) varlıklar görülmüş olup, tedavinin veya şifanın kaynağı olarak da yine tanrı veya tanrılarla ruhani varlıklar öne çıkarılmıştır. Bu yüzden hastalıkların iyileştirilmesi için kanlı ve kansız kurbanlar sunulduğu gibi, dualar da vazgeçilmez bir ilaç veya yakarış olarak yerini almıştır. Elinizdeki çalışma, okuyucuyu genelde Semâvî dinlerin ve İslâm Tıbbının, özelde ise Tıbb-ı Nebevi ve Kurân Tababeti adlarıyla anılan konuların geçmiş inançlar ve kültürlerle olan ayrı ve benzer yanlarıyla karşılaşmalarını sağlamaya yöneliktir. Özellikle hastalıklardan kurtulmak veya hastalanmamak için yapılan şifa amaçlı dua uygulamasında kafa karışıklığına engel olmak amaçlanmıştır. Kadim uygarlıklarda tıbbın dinsel boyutu, bilgi kaynağında, hastalıkların nedenlerinde, şifanın kaynağında, tedavi edicilerin aynı zamanda din adamı oluşlarında ve şifalı unsurların tanrısal oluşunda kendini gösterirken, hemen bütün din ve uygarlıklarda hastalıklar için dua edildiği ortaya çıkmaktadır. İslâm geleneğinde önemli bir yeri olan Tıbb-ı Nebevi konusunun bir alt başlığını teşkil eden Rukye (hastalıklar için dua) konusunun Câhiliye Arap geleneğinde de olduğu ancak aynı adla anılmasına karşın, dikkatle incelendiğinde ayrı özelliklere sahip olduğu da saydamlık kazanacaktır.
Tarih Boyunca Hastalık Algılamasında Dua Şifâ İlişkisi (İnanç Kültür ve Gelenek Boyutuyla) Hastalık algılaması, bir açıdan idrak etme ile ilgilidir. Canlı organizmanın kendi doğal dengesinin bozulduğunu fark etmesiyle başlayan bu süreç, bozulan dengenin tekrar kurulması yolunda, yine kendince bazı yöntemlere başvurmasıyla devam eder. İnsanlar dışındaki canlıların sağlığını koruması ve hastalandığı takdirde tedbir alması gayretleri konumuzun dışındadır. İnsanları bu konuda farklı kılan özellik, idrak etme ve yorumlamadır. İnsanın kendi iç ve dış dünyasındaki olayları hem idrak ederken hem de yorumlarken inanç veya inanışlarının etkisinde kalması, onun neyi nasıl algıladığı, anlamlandırdığı ve değer yüklediği konusunda araştırmacıları epeyce zorlamaktadır. İnsan merkezli iç ve dış olguları araştıran insanoğlu, özellikle geçmişe dair incelemeleri betimlemesinde kendi uzmanlık bakış açısının sınırları içinde kalmaktadır. Bu durum bir yandan olumlu sayılabilir. Çünkü uzmanlık inceliği ile olayları derinlemesine ele almaktadır. Diğer açıdan bakılırsa, tarihten günümüze insanın kendi zihinsel ve duygusal kabiliyetleri ölçüsünde karmaşık anlamlar yumağı içerisinde bize sunduğu olayların tek branş açısından ayrıştırılması (analizi) ve tanımlanması imkânsız hale gelmektedir. Örnek olarak konumuzu ele alırsak, insanın hastalık algılaması, ona göre hastalıkların kaynağı, tedavi bilgisinin gizemi, şifanın uygulanan yöntem veya verilen ilaca bağımlı olup olmadığı konusundaki inancı veya inanışı hakkında günümüz araştırmacılarının tek branştan değerlendirmeleri sonucunda ya eksik ya da hatalı sonuçlar üretmesine yol açmaktadır. Tarihsel açıdan hastalık algılaması ve tedavi yöntemlerinin bir taraftan Tıp Tarihçilerini, Folklor, Antropoloji ve Halk Bilimcilerini ilgilendirirken diğer taraftan Dinler Tarihçilerini, Bilim ve Düşünce Tarihçilerini de alâkadar etmektedir. Kesilen kurbanların dini açıdan değeri olduğu gibi sağlığa kavuşma, hastalıklardan korunma ve arınma gibi tıbbi değeri de vardır. Yıkanmanın veya hijyen uygulamalarının hem ibadet hem de tıbbi bağlantısı inkâr edilemez. Bunları yaparken kişi belli bir kişiye başvurmaktadır. Bu kişinin hem hekim hem de din adamı olduğu görülmektedir. bu ikisi arasındaki uygulamaların ya tek başına ya da diğer insanların da katıldığı folklorik, kültürel ve sembolik davranışlarına rastlıyoruz. Bu törenlerin, dini, tıbbi, etnografik ve folklorik değeri yanında çeşitli bilimsel ve sanatsal branşların tarihsel temelini oluşturduğu göz ardı edilmemelidir. Bu ve benzeri açılardan bakılırsa insanlık tarihinin bir yönünü inceleme konusu eden bilim ve sanatların, aynı konuyla ilgilenen diğer ilim dallarıyla ilgili temel kaynak, yorum, terminoloji ve yöntemlere de yer vermesi gerekmektedir. Aksi takdirde yapılacak yorumlar ve verilecek hükümler, ya eksik ve yalın ya da hatalı olmakla karşı karşıyadır. Araştırmacı, çalışmanın alanını İslâm öncesiyle sınırlandırmış, bu yüzden İslâmda hastalık algılaması, dua şifa ilişkisi gibi konuları bir başka çalışmasında ele alacaktır. İnsanoğlu var olalı beri kendi rahatsızlıklarıyla baş etmenin sürekli biçimde çabası ve arayışı içerisinde olmuştur. Bu yüzden İslâm öncesi inanç, kültür ve uygarlıklarda hastalık algılaması, sebepleri ve tanımlamaları gibi şifanın kaynağı, şifalı sözler ve unsurlar da dinsel boyutlarda algılanmıştır. Büyük ölçüde hastalık nedeni olarak tanrılar veya tinsel (manevi) varlıklar görülmüş olup, tedavinin veya şifanın kaynağı olarak da yine tanrı veya tanrılarla ruhani varlıklar öne çıkarılmıştır. Bu yüzden hastalıkların iyileştirilmesi için kanlı ve kansız kurbanlar sunulduğu gibi, dualar da vazgeçilmez bir ilaç veya yakarış olarak yerini almıştır. Elinizdeki çalışma, okuyucuyu genelde Semâvî dinlerin ve İslâm Tıbbının, özelde ise Tıbb-ı Nebevi ve Kurân Tababeti adlarıyla anılan konuların geçmiş inançlar ve kültürlerle olan ayrı ve benzer yanlarıyla karşılaşmalarını sağlamaya yöneliktir. Özellikle hastalıklardan kurtulmak veya hastalanmamak için yapılan şifa amaçlı dua uygulamasında kafa karışıklığına engel olmak amaçlanmıştır. Kadim uygarlıklarda tıbbın dinsel boyutu, bilgi kaynağında, hastalıkların nedenlerinde, şifanın kaynağında, tedavi edicilerin aynı zamanda din adamı oluşlarında ve şifalı unsurların tanrısal oluşunda kendini gösterirken, hemen bütün din ve uygarlıklarda hastalıklar için dua edildiği ortaya çıkmaktadır. İslâm geleneğinde önemli bir yeri olan Tıbb-ı Nebevi konusunun bir alt başlığını teşkil eden Rukye (hastalıklar için dua) konusunun Câhiliye Arap geleneğinde de olduğu ancak aynı adla anılmasına karşın, dikkatle incelendiğinde ayrı özelliklere sahip olduğu da saydamlık kazanacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat