Tottenham Çocukları

Stok Kodu:
9786059692304
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
288
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
12.60
10.08
9786059692304
175193
Tottenham Çocukları
Tottenham Çocukları
10.08
Gazetecilerin ömrü çabuk tükenir. Çünkü onlar 7/24 çalışır. Oysa bir gazeteyle kebapçı arasında, işletme bakımından hemen hiç fark yoktur. Her ikisi de müşterinin isteğine göre servis yapar. Hâliyle ben de o çarkın en anlamsız haberlerini yapan muhabir ordusundan sadece biriydim.

Gelen istihbaratın değeri yüksekse -ki bunun anlamı okuyucu sayısı demekti- Şef'ten duyduğumuz ilk sözcük bu olurdu. Haber bitene kadar da kıpır kıpır yerinde duramazdı. Son noktayı koyup teslim ettiğimizde biz rahatlardık ama o başka bir boyuta geçerdi. Hangi sayfada çıkacak? Ne kadarı kırpılacak? Kaç fotoğraf kullanılacak? Hele de haber siyasî bir nitelik taşıyorsa, akıbeti yazarına dahi tam bir muammadır. 
"Sahneden dansöz indirdi" olayı, pekâlâ baskıda "İngiltere'deki Türk dansözlere çalışma yasağı geldi" manşetine dönüşebilirdi.

Okuyucu bilmez ama genelde muhabirler, yazı işlerinin insafına kalmış bir nevi etkisiz elemanlardır. Kariyerlerinin kaderini, çalışmaktan barut fıçısına dönen medyanın bu gizli elleri belirler. Onların karşısında habercilerin boynu kıldan incedir. "Bu ortaçağ ilişkisine niye katlanırlar?" derseniz, hemen her basın emekçisi için imzasını manşette görmek müthiş bir duygudur. Yazdıkları her satırı, Amazon ormanlarındaki yerliler dâhil bütün dünyanın okuduğunu ve isimlerini ezberlediğini düşünürler. Oysa ülkenin onda dokuzu, en yetkin gazetecinin adını bile bilmez. Ayrıca gazetecilik, 24 saatlik bir iştir. Kalemi bıraktığınız gün ölürsünüz. Çünkü o güne kadar yaptığınız bütün haberler çoktan tarihin tozlu yaprakları arasına gömülmüş demektir.
(Tanıtım Bülteninden)
Gazetecilerin ömrü çabuk tükenir. Çünkü onlar 7/24 çalışır. Oysa bir gazeteyle kebapçı arasında, işletme bakımından hemen hiç fark yoktur. Her ikisi de müşterinin isteğine göre servis yapar. Hâliyle ben de o çarkın en anlamsız haberlerini yapan muhabir ordusundan sadece biriydim.

Gelen istihbaratın değeri yüksekse -ki bunun anlamı okuyucu sayısı demekti- Şef'ten duyduğumuz ilk sözcük bu olurdu. Haber bitene kadar da kıpır kıpır yerinde duramazdı. Son noktayı koyup teslim ettiğimizde biz rahatlardık ama o başka bir boyuta geçerdi. Hangi sayfada çıkacak? Ne kadarı kırpılacak? Kaç fotoğraf kullanılacak? Hele de haber siyasî bir nitelik taşıyorsa, akıbeti yazarına dahi tam bir muammadır. 
"Sahneden dansöz indirdi" olayı, pekâlâ baskıda "İngiltere'deki Türk dansözlere çalışma yasağı geldi" manşetine dönüşebilirdi.

Okuyucu bilmez ama genelde muhabirler, yazı işlerinin insafına kalmış bir nevi etkisiz elemanlardır. Kariyerlerinin kaderini, çalışmaktan barut fıçısına dönen medyanın bu gizli elleri belirler. Onların karşısında habercilerin boynu kıldan incedir. "Bu ortaçağ ilişkisine niye katlanırlar?" derseniz, hemen her basın emekçisi için imzasını manşette görmek müthiş bir duygudur. Yazdıkları her satırı, Amazon ormanlarındaki yerliler dâhil bütün dünyanın okuduğunu ve isimlerini ezberlediğini düşünürler. Oysa ülkenin onda dokuzu, en yetkin gazetecinin adını bile bilmez. Ayrıca gazetecilik, 24 saatlik bir iştir. Kalemi bıraktığınız gün ölürsünüz. Çünkü o güne kadar yaptığınız bütün haberler çoktan tarihin tozlu yaprakları arasına gömülmüş demektir.
(Tanıtım Bülteninden)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat