Türkiye'de Yükseköğretim Karşılaştırmalı Bir Analiz

Stok Kodu:
9786054023035
Boyut:
145-205
Sayfa Sayısı:
238
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
2.78
2.22
9786054023035
117779
Türkiye'de Yükseköğretim
Türkiye'de Yükseköğretim Karşılaştırmalı Bir Analiz
2.223
Yükseköğretime önem veren ülkelerde bilim, teknoloji ve insangücü bakımından ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiyede de toplumsal istikrar ve sürdürülebilir bir kalkınmanın gerçekleşmesinde üniversitelerden çok şeyler beklenmektedir. Ancak yükseköğretimimiz ciddi sorunlarla karşı karşıya olmasına rağmen, bu sorunlar, kapsamlı bir şekilde analiz edilmemiş ve çözüm odaklı çalışmalar yetersiz kalmıştır. Ülkemizde yükseköğretim tartışmaları, çoğunlukla, siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve iktidar kavgalarının yansıtıldığı bir çerçevede karşımıza çıkmaktadır. Tartışmaların bu çerçevede sürdürülmesi, yükseköğretimde yapılması gerekenleri gölgelemekte, ötelemekte ve esaslı bir iyileştirmenin önünü tıkamaktadır.Çeşitli ülkelerin yükseköğretim sistemlerini ve Türkiye yükseköğretimini karşılaştırmalı olarak inceleyen bu çalışma, katılımcı ve eleştirel bir tartışma başlatmayı, yükseköğretimin yeniden yapılandırılması sürecinde neler yapılması gerektiği konusunda stratejik bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, fırsat eşitliği, esneklik, özerklik ve hesap verebilirlik gibi ilkelerin yanında, Yükseköğretim Kurulunun yeniden yapılandırılması, rektörlerin belirlenmesi, yükseköğretime giriş sistemi, üniversite ile toplum ve iş dünyası ilişkileri, eğitimde kalite ve rekabet konuları ele alınmıştır. *** Yükseköğretim kurumları ve özellikle üniversiteler tarih boyunca bilginin üretildiği, yorumlandığı, zenginleştirildiği, eleştirildiği ve aktarıldığı kurumlar olagelmiştir. Yeni kuşakların yeteneklerini geliştirme, kültürel ve bilimsel yeterliliklerini artırma, eleştirel düşünce kapasitelerini geliştirme gibi görevler bu kurumlara tevdi edilmiştir. Bilgi üretme ve aktarma, yenilikçi ve eleştirel bakış açısını yayma ve kaliteli insan gücü yetiştirme gibi özellikleri ile yükseköğretim kurumları, toplumun geleceğini derinden etkileme potansiyeline sahip aktörlerdir. Bundan dolayı, yükseköğretim kurumları, modern zamanlarda toplumsal ve politik açıdan oldukça etkin olmuşlardır. Bilgi üreten ve hakikat arayışında olan üniversiteler, ifade özgürlüğünü savunma ve insanlığın durumunu iyileştirme gibi ahlaki amaçları da sahiplenmişlerdir. Dünyada yükseköğretimle ilgili öne çıkan konulardan bazıları şunlardır: Yükseköğretim görmek isteyen öğrenci sayısındaki artış, artan eğitim maliyet ve harcamaları, yönetsel ve mali özerklik, küreselleşme, hesap verebilirlik ve eğitimde nitelik. Bunların yanında, programların güncellenmesi, öğretim üyesi ihtiyacı ve nitelikli öğretim üyesi yetiştirme, mezuniyet sonrası istihdam gibi konuların da üzerinde durulmaktadır. Neredeyse bütün ülkelerde artan öğrenci sayısından dolayı merkezi hükümetler tarafından yükseköğretime ayrılan kaynaklar yetersiz kalmakta ve bu durum, yükseköğretimin ücretli hale getirilmesi, özel üniversitelerin açılması ve üniversitelerin yeni kaynaklar oluşturması konularını gündeme getirmektedir. Böylece bir yandan fırsat eşitliği tartışılırken, bir yandan da yükseköğretimde rekabetin getireceği canlılık gündeme gelmektedir. Üniversiteler, kaynak sorunlarını çözmek için iş çevreleriyle daha yakın ilişkiler geliştirmeye ve gelir sağlayıcı faaliyetlere yönelmektedirler. Üniversiteler, bir yandan giderek artan yükseköğretim görme ihtiyaç ve isteğini karşılamaya, bir taraftan da bilimsel araştırma programlarını ve projelerini uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte eldeki kaynaklar yeterli olmamaktadır. Küreselleşme süreciyle birlikte, ülkeler arasındaki ilişki ve etkileşimin artmasına paralel olarak bilgi, teknoloji, insan, öğrenci, öğretim üyesi akışı ve değişimi de hızla artmaktadır. Bu bağlamda kültürel etkileşim, çok kültürlü eğitim, eğitimin evrensel işlevleri, uluslararası işbirliği, rekabet vb. konular gündeme gelmektedir. Devletlerin sağlık, eğitim, çevre, enerji, kentsel gelişim, uluslararası ilişkiler, ekonomik rekabet, savunma ve ulusal güvenlik alanlarında karşılaştıkları sorunlara, doğru ve sağlıklı bilgiye dayalı çözüm üretebilmeleri, üniversitelerin kaliteleri ve güvenirlilikleri ile orantılı bir görünüm arz etmektedir. Yükseköğretim kurumları bilgiyi üreterek, yorumlayarak, şekillendirerek, genç kuşaklara, kamu ve özel sektöre aktararak, gençleri eğiterek, kültürel mirası koruyup yeniden üreterek, güvenlik ve kalkınma için gerekli temel bilgi ve teknolojilerin üretimine katkıda bulunarak, uzmanları eğiterek ve toplumsal değişimi destekleyerek topluma önemli katkılar sunarlar. İçinde yaşadığımız yüzyılın getirdiği birtakım değişimler (demografik değişimler, küreselleşme ve yeni teknolojiler), üniversiteleri bu meydan okumalara anında ve hızlı bir biçimde cevap vermeye zorlamaktadır. Bilgi tabanlı ekonomide bilgi kaynaklarına ve üniversitelere yatırımın önemi yaygın olarak kabul edilmektedir. Yoksulluk, sağlık, çatışma ve sürdürülebilirlik gibi sorunların arttığı küresel bilgi ekonomisi birbiriyle bağımlı ve başkalarını düşünen vatandaşlar gerektirmektedir. Bu değişimlere karşılık verebilmek için, kurumsal ve pedagojik bir takım yenilikler gereklidir. Ulusal sınırların öneminin azaldığı bir dünyada üniversitelerin geleceğe dönük hedeflerini uluslararası boyutta düşünmeleri ve bu hedefleri, içinde yer aldıkları ülke ve toplumun stratejik hedefleriyle bütünleştirmeleri hayati bir önem taşımaktadır. Toplumun geleceğini etkileme konusunda bu derece önemli rol üstlenen yükseköğretim kurumlarının felsefe, yapı ve işleyişlerinin sistematik biçimde incelenmesi, çeşitli toplumsal katmanların beklentilerine ne ölçüde cevap verdiğinin ele alınması, aslında toplumun geleceğine ilişkin tartışmalar yapmak anlamına gelmektedir. Türkiyede yükseköğretimi konu alan tartışmalar, geçmişten beri, gündelik siyasal dil ve kaygılarla yürütülmekte ve bu konuda atılması gereken adımlar, ideolojik sloganlara indirgenmektedir. Toplumun bütün kesimlerini ve geleceğini doğrudan ilgilendiren yükseköğretim ve üniversite meselesinin bu şekilde ele alınması, tartışmaları kısır bıraktığı gibi çözümlerin ötelenmesini doğurmuştur. Bundan dolayı, yükseköğretim sisteminin toplumun, devletin ve iş dünyasının taleplerine zamanında cevap verebildiğini söylemek mümkün değildir.
Yükseköğretime önem veren ülkelerde bilim, teknoloji ve insangücü bakımından ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiyede de toplumsal istikrar ve sürdürülebilir bir kalkınmanın gerçekleşmesinde üniversitelerden çok şeyler beklenmektedir. Ancak yükseköğretimimiz ciddi sorunlarla karşı karşıya olmasına rağmen, bu sorunlar, kapsamlı bir şekilde analiz edilmemiş ve çözüm odaklı çalışmalar yetersiz kalmıştır. Ülkemizde yükseköğretim tartışmaları, çoğunlukla, siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve iktidar kavgalarının yansıtıldığı bir çerçevede karşımıza çıkmaktadır. Tartışmaların bu çerçevede sürdürülmesi, yükseköğretimde yapılması gerekenleri gölgelemekte, ötelemekte ve esaslı bir iyileştirmenin önünü tıkamaktadır.Çeşitli ülkelerin yükseköğretim sistemlerini ve Türkiye yükseköğretimini karşılaştırmalı olarak inceleyen bu çalışma, katılımcı ve eleştirel bir tartışma başlatmayı, yükseköğretimin yeniden yapılandırılması sürecinde neler yapılması gerektiği konusunda stratejik bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, fırsat eşitliği, esneklik, özerklik ve hesap verebilirlik gibi ilkelerin yanında, Yükseköğretim Kurulunun yeniden yapılandırılması, rektörlerin belirlenmesi, yükseköğretime giriş sistemi, üniversite ile toplum ve iş dünyası ilişkileri, eğitimde kalite ve rekabet konuları ele alınmıştır. *** Yükseköğretim kurumları ve özellikle üniversiteler tarih boyunca bilginin üretildiği, yorumlandığı, zenginleştirildiği, eleştirildiği ve aktarıldığı kurumlar olagelmiştir. Yeni kuşakların yeteneklerini geliştirme, kültürel ve bilimsel yeterliliklerini artırma, eleştirel düşünce kapasitelerini geliştirme gibi görevler bu kurumlara tevdi edilmiştir. Bilgi üretme ve aktarma, yenilikçi ve eleştirel bakış açısını yayma ve kaliteli insan gücü yetiştirme gibi özellikleri ile yükseköğretim kurumları, toplumun geleceğini derinden etkileme potansiyeline sahip aktörlerdir. Bundan dolayı, yükseköğretim kurumları, modern zamanlarda toplumsal ve politik açıdan oldukça etkin olmuşlardır. Bilgi üreten ve hakikat arayışında olan üniversiteler, ifade özgürlüğünü savunma ve insanlığın durumunu iyileştirme gibi ahlaki amaçları da sahiplenmişlerdir. Dünyada yükseköğretimle ilgili öne çıkan konulardan bazıları şunlardır: Yükseköğretim görmek isteyen öğrenci sayısındaki artış, artan eğitim maliyet ve harcamaları, yönetsel ve mali özerklik, küreselleşme, hesap verebilirlik ve eğitimde nitelik. Bunların yanında, programların güncellenmesi, öğretim üyesi ihtiyacı ve nitelikli öğretim üyesi yetiştirme, mezuniyet sonrası istihdam gibi konuların da üzerinde durulmaktadır. Neredeyse bütün ülkelerde artan öğrenci sayısından dolayı merkezi hükümetler tarafından yükseköğretime ayrılan kaynaklar yetersiz kalmakta ve bu durum, yükseköğretimin ücretli hale getirilmesi, özel üniversitelerin açılması ve üniversitelerin yeni kaynaklar oluşturması konularını gündeme getirmektedir. Böylece bir yandan fırsat eşitliği tartışılırken, bir yandan da yükseköğretimde rekabetin getireceği canlılık gündeme gelmektedir. Üniversiteler, kaynak sorunlarını çözmek için iş çevreleriyle daha yakın ilişkiler geliştirmeye ve gelir sağlayıcı faaliyetlere yönelmektedirler. Üniversiteler, bir yandan giderek artan yükseköğretim görme ihtiyaç ve isteğini karşılamaya, bir taraftan da bilimsel araştırma programlarını ve projelerini uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte eldeki kaynaklar yeterli olmamaktadır. Küreselleşme süreciyle birlikte, ülkeler arasındaki ilişki ve etkileşimin artmasına paralel olarak bilgi, teknoloji, insan, öğrenci, öğretim üyesi akışı ve değişimi de hızla artmaktadır. Bu bağlamda kültürel etkileşim, çok kültürlü eğitim, eğitimin evrensel işlevleri, uluslararası işbirliği, rekabet vb. konular gündeme gelmektedir. Devletlerin sağlık, eğitim, çevre, enerji, kentsel gelişim, uluslararası ilişkiler, ekonomik rekabet, savunma ve ulusal güvenlik alanlarında karşılaştıkları sorunlara, doğru ve sağlıklı bilgiye dayalı çözüm üretebilmeleri, üniversitelerin kaliteleri ve güvenirlilikleri ile orantılı bir görünüm arz etmektedir. Yükseköğretim kurumları bilgiyi üreterek, yorumlayarak, şekillendirerek, genç kuşaklara, kamu ve özel sektöre aktararak, gençleri eğiterek, kültürel mirası koruyup yeniden üreterek, güvenlik ve kalkınma için gerekli temel bilgi ve teknolojilerin üretimine katkıda bulunarak, uzmanları eğiterek ve toplumsal değişimi destekleyerek topluma önemli katkılar sunarlar. İçinde yaşadığımız yüzyılın getirdiği birtakım değişimler (demografik değişimler, küreselleşme ve yeni teknolojiler), üniversiteleri bu meydan okumalara anında ve hızlı bir biçimde cevap vermeye zorlamaktadır. Bilgi tabanlı ekonomide bilgi kaynaklarına ve üniversitelere yatırımın önemi yaygın olarak kabul edilmektedir. Yoksulluk, sağlık, çatışma ve sürdürülebilirlik gibi sorunların arttığı küresel bilgi ekonomisi birbiriyle bağımlı ve başkalarını düşünen vatandaşlar gerektirmektedir. Bu değişimlere karşılık verebilmek için, kurumsal ve pedagojik bir takım yenilikler gereklidir. Ulusal sınırların öneminin azaldığı bir dünyada üniversitelerin geleceğe dönük hedeflerini uluslararası boyutta düşünmeleri ve bu hedefleri, içinde yer aldıkları ülke ve toplumun stratejik hedefleriyle bütünleştirmeleri hayati bir önem taşımaktadır. Toplumun geleceğini etkileme konusunda bu derece önemli rol üstlenen yükseköğretim kurumlarının felsefe, yapı ve işleyişlerinin sistematik biçimde incelenmesi, çeşitli toplumsal katmanların beklentilerine ne ölçüde cevap verdiğinin ele alınması, aslında toplumun geleceğine ilişkin tartışmalar yapmak anlamına gelmektedir. Türkiyede yükseköğretimi konu alan tartışmalar, geçmişten beri, gündelik siyasal dil ve kaygılarla yürütülmekte ve bu konuda atılması gereken adımlar, ideolojik sloganlara indirgenmektedir. Toplumun bütün kesimlerini ve geleceğini doğrudan ilgilendiren yükseköğretim ve üniversite meselesinin bu şekilde ele alınması, tartışmaları kısır bıraktığı gibi çözümlerin ötelenmesini doğurmuştur. Bundan dolayı, yükseköğretim sisteminin toplumun, devletin ve iş dünyasının taleplerine zamanında cevap verebildiğini söylemek mümkün değildir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat