Uçurtma Mevsimi

Stok Kodu:
9786055107802
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
160
Baskı:
6
Basım Tarihi:
2017-11
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
6.60
5.28
9786055107802
385055
Uçurtma Mevsimi
Uçurtma Mevsimi
5.28
Daha ilk kitabından kendisine geniş bir okuyucu kitlesi edinen Kaan Murat Yanık, öyküleriyle devam ediyor yolculuğuna. Çeşitli dönemlere dair anlatılarının yanı sıra günümüzde geçen öyküleri Uzakdoğudan Avrupaya dünyanın çeşitli mekânlarını mesken tutuyor. Daha önemlisi, Uçurtma Mevsiminde kendini ve dünyasını katmayı başarıyor yazdıklarına.
Güneş bulutların ardından göğsünü öne çıkararak ilerledi, içinde herkese yetecek kadar felaket taşıyor gibiydi, kızıllaştı, bir derdi vardı belli ki. Gitgide kabardı, kabardı, çatladı sonunda. O çatlaktan bir kız düştü yere. Portakala benziyordu bu kız. Her yerinden buhur tütüyordu ve o da kendi sessizliğinin yegâne dinleyicisiydi.
Kum zerrelerinin dansı bitmiş, rüzgâr çölü çırpmaya başlamıştı. Milyonlarca kum tanesi dumanları ile beraber göğe yükseliyor, yer çekimine mukavemet göstermeden yere düşüp hiçliğe karışıyorlardı.
Kız turuncu gözlerini adamın üstünde dolaştırdı; adamın neresine baksa orada bir yara açılıyor, beyaz renk kan süzülüyordu toprağa. Elleriyle bastırmaya çalıştı adam patlayan yerlerini. Kıza arkasını döndü, bacaklarını karnına çekip yan yattı.
Kız yanına yaklaştı adamın, ellerini bileklerine sürdü üç kez, Hadi gidelim, dedi.
Gitmeyelim, dedi adam ürkerek, çok yorgunum.
Gidelim, dedi kız tekrar. Bak, rüzgâr da hızlandı.
Uyursak geçmez mi, içimde görünmeyen yüzlerce yara var, dedi adam.
Olur arada böyle, uyursak geçmez belki ama uçurtma uçursak kesin geçer, dedi kız.
Daha ilk kitabından kendisine geniş bir okuyucu kitlesi edinen Kaan Murat Yanık, öyküleriyle devam ediyor yolculuğuna. Çeşitli dönemlere dair anlatılarının yanı sıra günümüzde geçen öyküleri Uzakdoğudan Avrupaya dünyanın çeşitli mekânlarını mesken tutuyor. Daha önemlisi, Uçurtma Mevsiminde kendini ve dünyasını katmayı başarıyor yazdıklarına.
Güneş bulutların ardından göğsünü öne çıkararak ilerledi, içinde herkese yetecek kadar felaket taşıyor gibiydi, kızıllaştı, bir derdi vardı belli ki. Gitgide kabardı, kabardı, çatladı sonunda. O çatlaktan bir kız düştü yere. Portakala benziyordu bu kız. Her yerinden buhur tütüyordu ve o da kendi sessizliğinin yegâne dinleyicisiydi.
Kum zerrelerinin dansı bitmiş, rüzgâr çölü çırpmaya başlamıştı. Milyonlarca kum tanesi dumanları ile beraber göğe yükseliyor, yer çekimine mukavemet göstermeden yere düşüp hiçliğe karışıyorlardı.
Kız turuncu gözlerini adamın üstünde dolaştırdı; adamın neresine baksa orada bir yara açılıyor, beyaz renk kan süzülüyordu toprağa. Elleriyle bastırmaya çalıştı adam patlayan yerlerini. Kıza arkasını döndü, bacaklarını karnına çekip yan yattı.
Kız yanına yaklaştı adamın, ellerini bileklerine sürdü üç kez, Hadi gidelim, dedi.
Gitmeyelim, dedi adam ürkerek, çok yorgunum.
Gidelim, dedi kız tekrar. Bak, rüzgâr da hızlandı.
Uyursak geçmez mi, içimde görünmeyen yüzlerce yara var, dedi adam.
Olur arada böyle, uyursak geçmez belki ama uçurtma uçursak kesin geçer, dedi kız.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat