Yazılı Yüz

Stok Kodu:
9789757190080
Boyut:
140-215
Sayfa Sayısı:
163
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
1997-7
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
4.50
3.60
9789757190080
36985
Yazılı Yüz
Yazılı Yüz
3.60
Bir aynanın karşısına geçin ve aynadaki görüntünüze bakın. Kimdir o'Yaşamımızın bir döneminde kendi yüzümüzün biricikliğini keşfeder ve onun gerçekliği karşısında şaşkınlığa uğrarız. Aynada yansılanan o yüz nedir' Bu, insanın karşısına çözmesi gereken bir varlık sorunu olarak dikilir. Ancak bazı insanlar hayatları boyunca bu sorudan kaçmış, bazıları ise bu soruya kapılmışlardır.(Arka Kapak)Peki, Fuat Köprülü´nün Bektaşiliğe bulaşarak onu yoldan çıkaran bozucu bir unsur olarak değerlendirdiği, Abdülbaki Gölpınarlı´nın tasavvuftan ayrı tutmaya çalışarak "çocukça" bulduğu, Seyyid Hüseyin Nasr´ın "İslam ortodoksluğu´nun sınırını ihlal eden bir tarikat" diye tanımladığı "Hurufilik" nedir' "Hurufilik"i birkaç sözcükle şöyle özetlemek mümkün: "Hurufi, hakikati yüze yazılı bir metinde, bir tümcede ve bir harfte arar." Çünkü "Yazı, yüze en son kuşağa kadar ulaşabilecek ve asla rastlantının tuzağına yenilip gitmeyecek bir biçimde Tanrı´nın elyazısıyla kaydedilmiştir."Kocabıyık, "Hurufilik"e sevecenlikle, onu çözümlemeye, anlamaya çalışarak yaklaşma çabasında.Köprülü´nün, Gölpınarlı´nın Nasr´ın "Hurufilik"e bakış açılarına getirdiği itiraz, bu sevecenliğinin, içten yaklaşımının kanıtı olarak okunamaz mı'"Hurufiliği her şeye rağmen yine de çocukça bulabilirsiniz, ama şunu da unutmamak gerek sufilerin yetişkinliğe erişemeden ölen çocuklar için biçtiği yer cennetti, cehennem değil."Kimi kitaplar da günün ve zamanın yüzüne yazılı bir "Yüz" değil mi' Bu hızlı iletişim çağında hangisinden hangimizin haberi oluyor' Kitaplar yazılıyor, basılıyor, dağıtıma giriyor ama, hangisinin üzerine tanıtımın üç-beş satırlık gölgesi düşüyor ya da bir kitapçı rafında "yüz"leri ışıldıyor'Kocabıyık´ın "Yazılı Yüz" çalışması da işte böyle talihsiz kitaplardan. Geçen yıl yayımlanmış vitrinlere düşsün diye "Yüz"ünün aksi... Ben okuma fırsatına yeni eriştim. Siz de okuyun ve aynada akseden görüntünüze bakarak bir soru da siz sorun: Kimim ben ve ne yazmakta yüzümde'Refik Durbaş, Yeni Yüzyıl, 28 Ekim 1998.... Son zamanlarda izleyemediğim Hayalet Gemi dergisinde yazan Ergun Kocabıyık´ın Yazılı Yüz isimli kitabı. Onu okumaya başladım. Hurufilik üzerine bu ilginç kitabın önsözünde şunları okudum: Fuat Köprülü, Hurufiliği bozucu bir unsur olarak değerlendirip, çocukça ve pek gülünç buluyor. Hurufiliği tasavvuftan ayrı tutmaya çalışan Abdülbaki Gölpınarlı da "Bugün hala bu çocukça inanç yürüyor mu'" diye soruyor. Ergun Kocabıyık´ın bir anlamda bu görüşlere cevap sayılacak şu sözleri ise çok ilgimi çekti ve Yazılı Yüz´e duyduğum hevesi birden artırdı: "Hurufilik´te tüm heterodoks yönelişlerde olduğu gibi bir aşırılık vardır. Fakat bu aşırılık, Hurufi´yi gerçeğin kıyısına getirir, ve onu orada duran anlamsızla yüzleştirir. Hurufi, kelimelerin dipsiz olduğunu görür. Bu dipsiz kuyu, dünaynın usdışı sessizliğine açılır. İnsan orada kendini ve dünyayı kaybeder. Bu derinlikte, bütün anlamlar dağılıp gider, dilin iletişim gücü kaybolur. Ancak, bu kıyıdaki anlam yokluğu yine de bir anlamı; anlamsızlığın, akılötesinin parıltısını imler."Haydar Ergülen, "Okur-Yazar Haziran ´98", Varlık, 1.7.1998
Bir aynanın karşısına geçin ve aynadaki görüntünüze bakın. Kimdir o'Yaşamımızın bir döneminde kendi yüzümüzün biricikliğini keşfeder ve onun gerçekliği karşısında şaşkınlığa uğrarız. Aynada yansılanan o yüz nedir' Bu, insanın karşısına çözmesi gereken bir varlık sorunu olarak dikilir. Ancak bazı insanlar hayatları boyunca bu sorudan kaçmış, bazıları ise bu soruya kapılmışlardır.(Arka Kapak)Peki, Fuat Köprülü´nün Bektaşiliğe bulaşarak onu yoldan çıkaran bozucu bir unsur olarak değerlendirdiği, Abdülbaki Gölpınarlı´nın tasavvuftan ayrı tutmaya çalışarak "çocukça" bulduğu, Seyyid Hüseyin Nasr´ın "İslam ortodoksluğu´nun sınırını ihlal eden bir tarikat" diye tanımladığı "Hurufilik" nedir' "Hurufilik"i birkaç sözcükle şöyle özetlemek mümkün: "Hurufi, hakikati yüze yazılı bir metinde, bir tümcede ve bir harfte arar." Çünkü "Yazı, yüze en son kuşağa kadar ulaşabilecek ve asla rastlantının tuzağına yenilip gitmeyecek bir biçimde Tanrı´nın elyazısıyla kaydedilmiştir."Kocabıyık, "Hurufilik"e sevecenlikle, onu çözümlemeye, anlamaya çalışarak yaklaşma çabasında.Köprülü´nün, Gölpınarlı´nın Nasr´ın "Hurufilik"e bakış açılarına getirdiği itiraz, bu sevecenliğinin, içten yaklaşımının kanıtı olarak okunamaz mı'"Hurufiliği her şeye rağmen yine de çocukça bulabilirsiniz, ama şunu da unutmamak gerek sufilerin yetişkinliğe erişemeden ölen çocuklar için biçtiği yer cennetti, cehennem değil."Kimi kitaplar da günün ve zamanın yüzüne yazılı bir "Yüz" değil mi' Bu hızlı iletişim çağında hangisinden hangimizin haberi oluyor' Kitaplar yazılıyor, basılıyor, dağıtıma giriyor ama, hangisinin üzerine tanıtımın üç-beş satırlık gölgesi düşüyor ya da bir kitapçı rafında "yüz"leri ışıldıyor'Kocabıyık´ın "Yazılı Yüz" çalışması da işte böyle talihsiz kitaplardan. Geçen yıl yayımlanmış vitrinlere düşsün diye "Yüz"ünün aksi... Ben okuma fırsatına yeni eriştim. Siz de okuyun ve aynada akseden görüntünüze bakarak bir soru da siz sorun: Kimim ben ve ne yazmakta yüzümde'Refik Durbaş, Yeni Yüzyıl, 28 Ekim 1998.... Son zamanlarda izleyemediğim Hayalet Gemi dergisinde yazan Ergun Kocabıyık´ın Yazılı Yüz isimli kitabı. Onu okumaya başladım. Hurufilik üzerine bu ilginç kitabın önsözünde şunları okudum: Fuat Köprülü, Hurufiliği bozucu bir unsur olarak değerlendirip, çocukça ve pek gülünç buluyor. Hurufiliği tasavvuftan ayrı tutmaya çalışan Abdülbaki Gölpınarlı da "Bugün hala bu çocukça inanç yürüyor mu'" diye soruyor. Ergun Kocabıyık´ın bir anlamda bu görüşlere cevap sayılacak şu sözleri ise çok ilgimi çekti ve Yazılı Yüz´e duyduğum hevesi birden artırdı: "Hurufilik´te tüm heterodoks yönelişlerde olduğu gibi bir aşırılık vardır. Fakat bu aşırılık, Hurufi´yi gerçeğin kıyısına getirir, ve onu orada duran anlamsızla yüzleştirir. Hurufi, kelimelerin dipsiz olduğunu görür. Bu dipsiz kuyu, dünaynın usdışı sessizliğine açılır. İnsan orada kendini ve dünyayı kaybeder. Bu derinlikte, bütün anlamlar dağılıp gider, dilin iletişim gücü kaybolur. Ancak, bu kıyıdaki anlam yokluğu yine de bir anlamı; anlamsızlığın, akılötesinin parıltısını imler."Haydar Ergülen, "Okur-Yazar Haziran ´98", Varlık, 1.7.1998
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat